11 Mart 2014 Salı

TOZ   DUMAN   İÇİNDE
(ÜZÜMLÜ-KILIÇOTU-  OYUK – ATLIDERE  PARKURU, 15 Km.)
        TELMESSOS  Dağcılık  yürüyüşçüleri  Fethiye Kaymakamlığı önünde toplanıyor. Bugün hava puslu sisli; bulutlu, donuk. Güneş ışınları hapsolmuş. Güneş ak bir top gök yüzünde, biraz da parlak. Hava lodos öncesi sessizliği ile sıkıntılı.
    Toplanıyoruz Fethiye Kaymakamlığı önünde,  günaydınlarla güne başlıyor, servislere pay ediliyoruz. Üzümlü’ye çıkacağız. Çam ağaçlarının altı pürenlerle dolu. Şimdi sütleğenler de  sarı sarı yayılmış dağlar boyunca. Mevsim yaza dönüyor.
             Üzümlü’nün ne kadar büyüdüğünü görüyoruz.Villalar dağ eteklerine serilmş, ormanları zorluyor. Üzümlü köy değil artık; villalarla, yabancı konukları ile sayfiye yeri. Yazlıkçılar da doldurur kahveleri, Fethiye’ye yakın bir yaylak.
          Cadianda yolundayız. Antik kent girişine varmadan iniyoruz servislerden. Yöneliyoruz doğuya, orman yolundan yürüyoruz. Çam ormanı içindeyiz. Hava puslu, sisli, dağlar beli belirsiz uzaklarda. Gök gri, güneş yok. Bulut da yok. Çöl tozları bahar tozlarına karışmış. Anadolu’muzun  “bahar buhranı”… Sanki Zigana tepesindeyiz sisler içinde. Göremiyoruz az ötemizi. Sıkıntımızı çiçekler dağıtıyor. Yanımızda yöremizde ; uzakta  yakında baştan ayağa çiçekle donanamış badem ve erik ağaçları top top. Tek tük çiğdemler, yer yer  çıtı pıtı bahar çiçekleri.
          Oyuk mahallesi yönündeyiz. Dağlar aşıyor, tepelere vuruyoruz. Ekibimiz tempolu bu gün. Meyve molaları daha kısa sürüyor. Herkes de büyük bir coşkuyla atıyor adımları. Sağ yanımız çam ormanına yaslanıyor, solumuz Kemer ovasına uzanıyor. Tarlalar gözükmüyor sis altında. Kopmamalı grup, dikkatli yürümeliyiz.
   Beş altı kilometre yürüdükten sonra öğle yemeği molası için yer arıyoruz. Oyuk Mahallesi yakınlarında ağaçlar altında kurumuş çam yapraklarını döşek edip yayılıyoruz. Kamp ateşimizi de yakıyor Erdal. İsteyen kurunabilir ; yediğimiz, içtiğimiz kendimize kalsın. Keyfimizi paylaşalım.
           Oyuk’tan Atlıdere’ye doğruluyoruz. Havanın sıkıntısı artıyor, güzellikler çoğalıyor. Çiçeklere takılıyoruz. Daha çok bakarsak daha çok kazıyacağız zihinlerimize güzelliklerini tüm çiçeklerin. Leylaklar kokusu ile çekiyor beni. Otlar arasında kırmızı mor çiçekler de renkleri ile. Öyle büyük çiçekler değil bunlar. Otların kendi gibi adsız, minik  ve  kokusu eşsiz çiçekler.
             Ören Çayı’nı Fethiye’ye ulaştıran kanala ulaşıyoruz. Heybetiyle ürpertiyor koca su kanalı. Suya dokunmak için uzanıyorum, telaşa kapılıyor arkadaşlarım. Bir düşersem… Kanal için tünel de yapılmış.
            Sular bereket getirmiş toprağa. Birden lale oluyor her yer. Bildiğimiz anemonlar kenarlarda koca tarlalar oluşturmuş.  Yemyeşil ekinler de bahçelerde.Nar bahçeleri kuru daha.  
         Yerleşim yerlerine yaklaşıldığı bakımlı bahçelerden biliniyor. Bahçelerde herkesin gereksinimi sayılan hayvanlar için ekilmiş yoncalar ve fiğler.  Eski köy evleri buralarda da azalmış. Yeni sevimsiz beton binalar almış her yeri. İki üç katlı evlerin önlerinde traktörler, birer ikişer hayvanlar, sobalarda yakmak için istiflenmiş odunlar…
                    Hava sıkıntısını arttırıyor, artçımız Özer hızlandırmak için sürekli uyarıda. Biz de çiçekler arasında oyalanmakta. Yağmur başlamak üzere, haydi, çabuk olalım!
           Köy içine girdik, öğle sonundayız ama  akşam oluyor sanki. Ortalık kararıyor ve gök gürültüleri arasında sağanak başlıyor. Çöl tozları yere inmeli. Şemsiyeler , yağmurluklar açılıyor da  rüzgar fena. Yağmur göz açtırmıyor, bir evin dam altına sığınıyoruz birkaç kişi. Dolmuşlara ulaştı seri yürüyenler.  Yufka ikram ediyor davetsiz konuklarına köylülerimiz. Kıtır kıtır incecik yufkalar. Çay içerken katık ederiz,  diyoruz. Yusuf  bey  de Esinti’ye gideceğiz, çaylar şirketten,  diyor. Soba da vardır, sabırsızlanıyoruz. Yağmurla birlikte hareket ediyoruz, dışarıyı göremiyoruz, hava yoğun.
          Esinti Seydikemer’de   tüm ovaya egemen bir tepede ,Belen Mahallesinde. Serin esintili bir işletme.  Ören Çayı’nın nazlı akışını, tepsi ak karlı Torosların batı ucunu, tepeler arasında ve  eteklerde seripiştirilen evlerle köyleri seyirle çaylarımızı içiyoruz. Soba da sıcacık kurutuyor ıslak paçalarımızı. Yağmur devam ediyor enginlerde. Evlerimize dönebiliriz  artık, binelim servislerimize… Atiye KAÇAR

            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder