24 Ekim 2018 Çarşamba


KIYMAYIN
            Pazar sabahları yollardayız. Bir dersaneye giden çocuklar, bir sokak köpekleri bir de yürüyüşçüler yollarda . Toplanıyoruz Eski Fethiye Lisesi karşısında Mercan Pastanesi önünde. Fethiye’nin en özel yerlerinden birine, Likya Yollarının deniz kıyısı bölümüne gidiyoruz. Dağ ve deniz bir arada.
           Hava puslu deniz puslu,  ölüdeniz ufku denizle bir. Gözlerimiz adaları dolaşırken, puslar içinde Rodos’u hayal ediyorum. Kıvrıla döne dolanırken Babadağ eteklerinde  Akdeniz laciverti pırıltılı.
           Kelebekler Vadisi sırtlarında, kayalar koynunu geçiyor,  Faralya’da , yol üstünde bırakıyoruz servisleri. Patikamıza ulaşalım, George House’a yöneliyoruz,  patikamıza geçiyoruz ; deniz önümüzde, deniz gözümüzde. Kelebekler Vadisi aşağılarda nazlı nazlı 
350 metrelik sarp kayalıklarla çevrili olan Vadi, adını , barındırdığı 80′den fazla kelebek türünden ve özellikle dere boylarında koloniler halinde görülebilen Kaplan kelebeğinden alıyor. Kaynağı Faralya’da olan ve 50 metre yükseklikten Vadi’ye dökülen şelale, Vadi’nin ortasından geçen bir dere ile Akdeniz’e ulaşıyor. Vadi, 1995 yılında Dünya Mirasını Koruma Vakfı (World Heritage Foundation) tarafından, üzerindeki endemik bitki türlerinin zenginliği nedeniyle dünya üzerinde korunması gerekli 100 dağdan biri olarak ilan edilen Babadağ’ın eteklerinde bulunan Ölüdeniz, Kıdrak, Kabak  koylarından biri.  Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nca da yasal koruma (sit) altına alınmış.Her türlü yapılaşmaya kapatılan  Kelebekler Vadisi , yüzlerce kelebeğin yaşam yeri. 
         Koy, “Ködürümsü Limanı” olarak da biliniyor. Likya zamanında (MÖ 3 – 400 yılları) Perdikya (Faralya) kasabasının iskelesi olarak kullanılmış. Bizans zamanından, Osmanlı Rumlarına dek içinde ev – bark, kilise, kanyona yol, istinat duvarı vs yapılarak kullanılmış.
         Vadide mübadele anlaşmasında unutulup kalan son Rum “Despina” nın efsaneleri dolaşır bir de. Faralya yaşlıları, kadıncağızın, bu Rum nineciğin sırtında çuval yüküyle kanyonu tırmanıp köye ürün getirip götürdüğü, günün birinde ortadan kaybolduğu, cansız bedenine bile rastlanmadığı anlatılır. Halen bu hikayeden etkilenip, Despina’nın ruhunun oralarda dolaşıp durduğunu düşünenler yok değil. Vadi’de ilk turistik işletme 1987’de kurulmuş.”
        Kelebekler Vadisini tüm gizemi, nazlılığı ve güzelliği ile bırakıyor, denize paralel patikamızda yürüyoruz. İlk kayalıkları tırmanmak hayli zor geliyor. İlk nokta iplerle geçiliyor. Yamaçlar  ilkbahar  coşkusunda sanki. Her mevsim özel burada.  Mor çiğdemler açmış, sakız makiler  kırmızı  topicik çiçekleri ile canlı canlılar. Deniz coşkulu uzanıyor her zamanki gibi. Aktaşlara  yaklaşınca yapılaşmanın arttığına tanıklık ediyoruz. Yollar açılmış yeni. Kıymayalım güzelliklerimize, koruyalım. Güzelim yeşillikleri yapılarla kirletmeyelim.
       Öğle molası Aktaşlar’da.  Berrak bir deniz, dalgalı, kayalarda köpürmekte. Denizde terlerimizi bırakıyor, açlığımıza çare oluyoruz. Biz molada iken bir grup geliyor Parkistanlı. Kadınlar kıyıda oturuyor giysileri ile, erkeklerle çocuklar denizde. Çığlık çığlığa dolduruyorlar kıyıyı. Kalkıyorlar sonra. Şimdi onların tatili.
        Aktaşlar’da da bir sonraki denize sığ kayalıkların olduğu  koyda da bir iskele uzatılmış denize kayalıkların üzerinden. İnce katmanları ile özel  bir yapıda koy kayalıkları. Güzellikler herkesinken özel mülke dönecek korkarım; kıymayalım. Kabak vadisine yaklaştığımızda yapılar artıyor. Köy evi de var kabak sırtlarında . Bir amca  eşeği ile, soruyoruz  ona, lüks işletmelerin yabancılar tarafından  yapıldığını, arazilerin el değiştirdiğini söylüyor. Kabak köylüleri yöresel ürünler üretme ve satma peşindeler ya da sattıkları yerlere yapılan işletmelerde işçi olarak çalışıyorlar.
        Yüzyılların eskitemediği Likya Yollarında gözlerimiz denizde, kulaklarımız dalgalarda, gönlümüz düşlerde ;  güzellikler peşindeyiz.
           Kabak köyüne geldik; Kabak koyu’na inmedik. Deniz seyri ile yol kenarı işletmelerinde dinlenmeliyiz. Sezon kapanmamış, canlı daha çevre. Yerli bir işletmeci bulduğumuz için de seviniyorum. Ailece çalışıyorlar ne güzel.Sürücülerimiz de burada. Dönüşümüz gün batımı ile.
           “Ölüdeniz Hava Oyunları” kalabalığı var Belceğiz plajında. Paraşütçüler tüm hünerlerini gösteriyorlar. Bizim deniz kuşlarımız onlar. Gün batımına kalıyor birkaç kişi. Yorgunluğumuzu evimizde atmalıyız.
         Katılımcılar: Rehberimiz Yusuf Çilengir, Aysel Yüksel,  Elif Ayan, Tamer Alpgiray, Selim Nakaş, Gaffar Çit,Rasih Küçükünal,Cemal Önder, Kadir Gürol,  Sefai Güner, Emine-Jan Stanczyk, Ediz Macaroğlu, Arzu Horoz, Perihan Mekik, Can Eker, Chatherina Mouraux , Zeliha- Ceyhun Beyazova, Erdal Pay, Gonca İpek, Aydinç Hepyalnız,  Bayram Güngör, Ramazan Demir, Fatoş Korkmaz, Salim Akardiş,Ali Demin, Atiye Kaçar




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder