DENİZ ,
YİNE DENİZ
Sarsala Koyu- Kleopatre
Hamamı/14.10.2018/12km
Sonbahar renkleri coşmuşken dağlarda
, kış hazırlığındayken yağmurlar denizin tadını çıkarmalıyız. Deniz; enginliği,
maviliği, kımıltıları, yelkenleri ve uçuşan balıkları ile çağırıyor. Sarsala
Koyuna ulaşacağız.
Fethiye Dağcılık toplanıyor 08.30’da
eski Fethiye Lisemizin karşısında, Mercan
Pastanesi önünde. Gençlerimiz katılmışlar yürüyüşe, seviniyorum.
Pazar günleri doğa günü bize. Doğaya
sığınma, ter atma, güzellikleri içimize sindirme günü. Yitirme ürküsü ile
sarıldığımız dağlarımız, taşlarımız,otlarımız, böceklerimiz, kıyılarımız, denizlerimiz,
balıklarımız, kuşlarımız, yollarımız; uzak, titrek köylerimiz var.
Muğla yolundan ayrılıyoruz
Dalaman’da, denize çeviriyoruz yönümüzü. Ovada nar ve portakal bahçeleri
arasında pamuk tarlaları var iki tane. Açmışlar pamuklar dallarda. Çocukluğumun
Fethiye ve Zorlar ovalarını dolduran koca pamuk tarlalarını anımsıyorum.
Yitiklerimizden oluyor ekili alanlarımız.
Kapıkargın Mahallesini geride bırakıp tepeye
vuruyoruz. İki göl beliriyor sağımızda. Sazlıklar arasında bir küçük göl
“Baldımaz Gölü”, hemen sonrasında “Kocagöl”. Kocagöl, sabah dinginliği ile
kımıltısız suskun uzanıyor.Karşı kıyısında yalçın kaya yansıması sularda, küçük
adacığı kıyıda.
Tepeyi aşıyoruz deniz uzanıyor
önümüzde. Burunlar arasında masmavi bir göl sanki. Yelkenlileri, yatları ile yeşili maviye harmanlayan
denizimiz dağlar koynunda. Sarsala Koyu
aşağılarda sonbahar dinginliğinde. Tüm koylar berraktır şimdi. Uğurladılar yaz
konuklarını. Deniz keyfi bilenler sularda . Deniz serin, ürpertici, güz güneşi
ile parlak. Kıvrıla döne iniyoruz , hemen koyun sağında patikadayız. Denizimiz solumuzda
uzanıyor, daha bir çılgın. Patikamız tepeye tırmandıkça daha da mavi oluyor .
Tepeyi aşınca kıyıya iniyoruz. Deniz yanımızda, deniz elimizde ; denizle yürüyoruz.
Akbük Hamam Koyu
yatların ikmal yeri idi. Tamamen işgal edilmiş, telle çevrili. İyi, kapı
bırakmışlar bu sene yürümeye. Bir işletme var
şimdi, doğallıktan uzaklaşmış koy özenle işlenmiş, süslenmiş.
Devam ediyoruz,
Kleopatra Hamamı’nda denizimize dalacağız. Mısırlıların kraliçelerini korumak
için yaptıkları doğudan batıya, bu koydan Güngörmez Koyuna uzanan bugün yer yer yıkılmış koca bir
duvar var. “Kapı Koyu” adı da bu
duvardan geliyor. Koca duvar deniz kıyısından yol veriyor patikamıza. Zeytin ağaçları ve keçiboynuzu ağaçlarının
çam ormanıyla harmanlaştığı bu koyda, (Kleopatra Hamamı’nda) atacağız
terimizi.
Kleopatra’nın tatillerde
geldiği bu koyda kullanmak için yaptırdığı hamam kalıntıları denizin içinde.
Selim ve Selçuk fotoğraflıyorlar su altını. Deniz dibi ile, balıkları ile gözümüzün önünde. Bir grup daha
geliyor yürüyüşçü. Ortak oluyorlar bize.
Yemek molamız Kadir Bey’in kahvesi ile şenleniyor. Kırk yıl hatırlı
kahvemizden sonra dönüşteyiz. Gün gölgeye dönse de terletiyor seri yürümek. Aynı
patikadan dönüş sadece bu parkurda var sanki. Servis sürücülerimiz Sarsala Koyu’nun tadını çıkardılar gün boyu. Dönüşü
tamamlayan yürüyüşçü denize atlıyor , su serin dingin yine, yorgun kasları
dinlendirmede hoyratça.
Servislere biniyoruz, gözümüz denizde çakılı kalıyor.
Yürüyelim dostlar, gençlerimizle,
çocuklarımızla yürüyelim. Güçlü olalım. Günümüzün sözü de “Ne kadar yürürsen yürü; arkanda bıraktığın
yol kadar güçlü ve henüz yürümediğin yol kadar zayıfsın. (Borıs Vıan)” olsun.
Katılımcılar:
Rehberimiz Yusuf Çilengir, Şakir Sarıoğlu,
Aysel Yüksel, Elif Ayan, Ali-
Aliye Türk, Tamer Alpgiray, Ayse Bostancı Kuskonmaz, Elif Yıldırım, Hüseyin Çatal, Fatih
Doğan, Aliye- Hüseyin Kantürk, Canan Ertan, Selim Nakaş, Gaffar Çit,Rasih
Küçükünal,Cemal Önder, Hatice Tulumbacı, Cafer Özaysın, Hayati Bingöl, Nurten
Polat, İhsan Erol,Kadir Gürol, Ege Akkuş, Selçuk Özyürek, Sefai Güner, Gönül-
Kerim Ünal, Aysema Leblebici, Dilek Semerci, Emine-Jan Stanczyk, Eren Çiftçi,
Fatma Kazan, Ceren Hançer, Hüseyin İlden, Gülsüm Akkuş, Mehmet Çakar, Gül Deren Çakar, Nezahat Çakar, Aysel Hanım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder