Meşeler Gövermiş
Meşeler gövermiş varsın göversin,
Söyleyin huysuza durmasın gelsin.
Varmasın kötüye asılsın ölsün,
Kötü adamın var ömrünü yok eder.
Ben bilemedim yaylaların yolunu,
Saçın uzun bağlasınlar kolumu.
Eğer anan seni bana vermezse,
Yemin ettim keseceğim yolunu.
Gün boyu dillerde bir türkü. Meşeler
çeker kendini kendine. Büyüler yayla tutkunlarını kökleri, dalları, pelitleri, çentekli
yaprakları bir de türküleri ile. Kalıcılığı, yenilmezliği, bir de dik
duruşu, baş eğmezliği simgeler
gönüllerde. Kökleri derinlerde, dalları göklerde, yüzyıllık ağaçlardır,
özenle korunması gereken.
Bu mevsim meşeler sararmış yaprakları
ile top top ormanlarımızda. Kuzey yamaçlarda gövdeleri gövermiş yosunlarla,
coşkuyla.
Fethiye Dağcılık yürüyüşçüleri, saat
08.30’da toplanıyor bu pazar da Eski
Fethiye Lisesi karşısında, Mercan Pastanesi önünde. Yağmurlu havada yürümek
başka bir keyif olacak.
Üzümlü her zamanki sabah mahmurluğu
ile sabah sisleri içinde. Bekir Beli’ni aşıyoruz, Nif de geride kalıyor.
Kırkpınar’dan sonra Cevizlibahçe’de çeşme başında iniyoruz servislerden.
Nif Dağı’na yöneliyoruz. Çoban ve köy yollarındayız bugün. Bir tırmanışla başlıyoruz, belli belirsiz
patikadan.
Nif aşağılarda
kalırken, başı dumanlı Çal dağı mağrur yükseliyor puslar içinde. Yayla
Koru’ya nemli, mantar kokulu, bol oksijenli bir gök ile yürüyoruz. Yayla
Koru’dan sonra çam ağaçları arasında sedirler yükseliyor.
Yayla Koru karşı yamaçta kalıyor. Nif Dağı dereleri epey su bulmuş bu
yağmurlarda. Coşkun akarak bölüyor yolumuzu. Ancak 2014’e geçemediğimiz
sular yok artık dağlarımızda. Gittikçe tüketiyoruz sularımızı da.
Pıynarların
acı yeşili her mevsimin rengi. Koru sonrası pıynarlar başlıyor çamlar
arasında. Bir de meşeler. Dağlarımız dumanlı, yağmur geliyor. Kavacık
sırtlarında yemek molamız. Çoban sesleri ile aşıyoruz Söğütlü Bel’i. Buraya
neden “Meşeli Bel” adı verilmemiş acaba? Yağmur da başlıyor, yağmurla
yürümek dağlar içre yükselen bulutlara karışmak….
Şimdi tepemizin
dimdik inen eteklerinde Kavacık gözüküyor yeşillenen tarlaları ile. Taş
döşeli patikamız dimdik dağın eteğinde sürüp gidiyor, her yer meşe oluyor.
Karşımızda dallarda sarıdan kızıla harmanlanan, yerde kahverengi’ne dönen
yaprakları ile koca meşeler; önümüzde güdük dalları ve yosunlanan gövdeleri
ile. Kayacık’a inmeden patika ile Yürek Mahallesi sırtlarına yöneliyoruz.
Tepeler arası duman duman savruluyor
. Yürek Mahallesi’nin arkasında
keskin kayalardan açılan patikada yürümek özel bi dikkat gerektiriyor. Yüzyıllarca
kullanılan çoban yolları, köyler arası ulaşım yolları. Aşağıda asfalt yol
dolanıyor tepeler arasında. Önümüzde de ovayı dolduran Deli Çay uzamakta . Enginlere
açılan Eşen Ovasına uzanan vadi ve ak karları ile Akdağlar . Bulutlarla
coşkulu gökyüzü eşliğinde kıvrıla döne iniyoruz Yürek Mahallesine.
Yağmur devam ediyor, çaylarımız hazır, sağ olsun
sürücülerimiz, sıcacık.Cami yanında toplanıyoruz, köylülerimizle söyleşmek
de güzel.
Tatlı bir yorgunlukla sıcak dost gülüşleri ile evlerimize
dönüyoruz.
Katılımcılar: : Rehberimiz Yusuf Çilengir, Aysel Yüksel, Rasih Küçükünal, Saliha-Kadir
Gürol, Sefai Güner, Zeliha- Ceyhun Beyazova, Atiye Kaçar, Ümit Dilsiz, Faruk Sener,
Sami Atik, Beyhan Yörük, Ali- Aliye
Türk, Oğuz Kolak, Ulrike - Ali Engin,
Şakir Sarıoğlu, Cafer Özaysın, Mustafa Yavuz, Aliye- Hüseyin Kantürk, Kerim Gürhan, İsmail
Karabulut, Musa Toyman, Elif Ayan, Tamer Alpgiray, Ayşe Mehlepçi, Osman
Beder, Faik Dontlu, Cemalettin Kıyışkan, Aydinç Hepyalnız, Nur musluoğlu,
Selçuk Avşar, Emre Elvan Aslan
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder