GENÇLERİMİZ
Afkule- Haçbel-Karagözler /12.03.2017/19 km
Bahar yağmurları çisil çisil,
dağlar dumanlı. Yaylalarda son karlar… Fethiye Dağcılık grubu her koşulda
yürür. Ben de severim yağmurlu havaları. Sisler içinde yürümek, bilinmezi çözme
dürtümü coşturur. Mendos’la Babadağ saklamış doruklarını, kucaklarında
bulutlar. Mendos yürüyüşümüz yön değiştiriyor, çok kaygan olur iniş,
Kayaköy beklesin bizi.
Pazar
sabahları bomboş olan sokaklar pek hareketli bugün. Biz servisle Taşyakadan
Ovacık’a yol alırken sokak aralarından gençler çıkıyor, trafik de daha yoğun. 2
milyon 265 bin 902 kişi sokaklarda, YGS sınavına girecek gençlerimiz. Duraklarda yol
bulmaya çalışan heyecanlı gençler. Dimdik görmek istiyorum gençlerimizi. Boy
boy kitapları test için değil de dünyalarını aydınlatmak için okusunlar.
Anlamsız sınavlarla sisler puslar içinde yaşamasınlar. Onlarda gençliğimi
bulayım, yaşlılığıma güven duyayım. Uygarlaştıkça biz ve dünyamız ; sınavlardan
kurtulur, yeteneklerine, düşünme gücüne,
bireysel yaratılarına göre değerlendirilir gençlerimiz diye düşlüyorum. Biz başlarını kaldırmasınlar, testlere gömülsünler,
gittikçe daha duyarsız olsunlar , daha az okusunlar, daha kolay güdebilelim diye mi sınavdan
sınava sürüklüyoruz onları, sözüm ona
sınavlara. Sonra başarımızı mı ölçüyoruz, başarısızlığımızı mı? Sıfır puan alan
çocuklarımız da okul sıralarından geçiyor hiçbir şey öğrenmedim, diyor. Doğru
yanıtlanan soru sayıları ile istatistikler tutuluyor, sonra rafa
kaldırılıyor, sonra eğitim sistemi bir daha düzeltiliyor(!?) sonra uluslararası PİSA testinde 72 ülke arasında
“okuma” da Meksika ile OECD ülkeleri
arasında en sonda yer alıyoruz… Dalmışken ben gençlerimize, Geçmişiz
Hisarönü’nü ve Kayaköy’ü, varmışız,
Afkule yol ayrımına. Hafiften yağmur
var.
Bir seramoni yürüyüşe hazırlanmak, rengarenk
yağmurluklar çıkıyor, yeni yürüyüşçülere yedek yağmurluklar ayarlanıyor,
çantalar koruma altında ve diziliyoruz yola.
Yağmurla ormandayız ve birden güneş açıyor bir aralık. Gümüş
oluyor,ışık topu oluyor bütün ağaçlar, su damlaları pırıl pırıl her yerde.
Bütün iğne yaprakların ucuna bir inci asılı, büyüleniyoruz. Afkule tepesinde
deniz de karışıyor seyrimize. Dağlarımızda kimsenin göremeyeceği endemik çiçeklerimiz
açmış. Ters laleler nazlı nazlı incecik,
laleler-anemonlar- , papatyalar, çiğdemler, mini mini çiçekçikler çayırlarda,
çalı diplerinde. Sınavdaki gençlerimiz yüzlerce test çözüyor da bu
güzelliklerimizi bilmiyor, görmüyor.
Haçbel’de meyve molamız, yayılıyoruz. O da ne! Kemerlerin
önündeki koca meşe ağacımızın dibi kazılmış, kocaman bir çukur açılmış. Hala kontrolsüz
define arayıcıları… Yüzyıllara meydan
okuyan koca meşemizi de kurutacağız, korkum o.
Haçbel’den denize paralel tepeler arasından,
bulutla birleşen ufukta Rodos Adası’nı gönül gözümüzle görerek devam ediyoruz.
Turunç tepesinde ahlat ağaçları da hazır yaza. Ak çiçek topu olmuşlar yeşiller
içinde. Kuzey yamaçta kalıveren kayacıklarımız yosunlarla, yosun yeşilinin bin
tonunu, sermiş ortalığa. Üçkuyularda mersin tüneli ayrı yeşil, sonra en yaşlı
sandal ağaçları da bu yol üzerinde kızıl parlak-kaypak gövdeleri ile.
Öğrencilerimiz sınavdan çıktılar, yeni bir
sınav maratonuna yol alma düşündeler, üniversitelerimizin içi boşalmakta. Geçen
hafta Ankara Üniversitesinde , saati 17
liraya ders veren Mülkiyenin efsane hocalarının derslerine “bütçe yetersizliği”
nedeniyle son veriliyor, açığa alınan hocaların yanında. Ülkemizde kriz krizi getirmekte, yine yöneticilerimiz ne
değiştirdiklerini anlatamadan 15 Nisan hazırlığında. Geleceğimizden kaygılıyız
alabildiğince. Umarım, umarız sonuç öncelikle güzel ülkemiz için hayırlı olur.
Çoban yerleşkeleri yalnızlaşmış. Keçi sürüleri
görmeye alıştığımız Kayaköy dağlarında birden koyun çanları sesi yankılanıyor.
Keçiler tek tek ve bir sürü halinde olduklarından çan sesleri farklı ezgiler
sunar. Koyun çan sesleri bir arada ve baş hareketine göre süreklidir daha
farklı bir gürültü yayıyor, gülümsüyorum. Ben dağlar keçisiyim kayadan kayaya zıplayan, koyun sürüleri nerede
?
Dağlar arasında düzlüklerimiz,
zeytinliklerimiz doğal sesleri ile ne güzel. Bir de dersaneler, etüt merkezleri
vs, binaları yerine müzik okulları, sanat atölyeleri, tiyatro salonları olsa ne
güzel olur. Fethiye’de Kibele Sanatevi
tek özel tiyatro. Onlarca etüt merkezi, ders bürosu var. Okullarımız
sağlıklı eğitim verebilir, bu kurumlara gerek yok. Öğrencilerimizi uyutma
yerleri gibi değil mi bu yapılar , ya
sizce?
Fethiyeyi
gören tepemizde yemek molamız, Anıt mezar kalıntıları yanında tamamen yok olma
yolunda mozaikleri görüyoruz kazıntılar arasında. Fethiye’miz açık hava müzesi,
bir taraftan.
Karagözlere uzanan Kaya yolunu buluyoruz,
şehrin karmaşasından kaçan birkaç aile var piknikte, yol kenarlarında. ,
Tersanemize iniyoruz çiçekler arasında. Tersane
Koy’u koca bir göl, yatlarla dolmuş tamamen. Bu dünya ne kadar insan taşıyabilecek? Servislerimiz burada
çayımız evimizde bu hafta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder