DOĞA UYANDI
Dalyan-
Çandır- Ekincik Koyu- Sultaniye Kaplıcaları-26.02.2017/11km
Bahar ile yenileniyor doğa, çiçekler
gönülleri de açıyor. Sağımız solumuz çiçeklendi Fethiye’de de. Badem
ağaçlarından sonra erikler de bembeyaz . Pazar sabahı yollardayım yine,
çiçeklerin içine, bahara uyanan doğaya yollanıyorum.
Fethiye Dağcılık grubunda renkli bir
aile olduk. Grubumuzda Belçikalı, Avusturyalı, Amerikan vatandaşı vardı . Bu
hafta Fas’tan Hüda ile Makedonya’dan Elena da katılmış bize. Farklılıklarla
ortak duygu yaratmak, birlikte olmak, özlenen büyük keyif. Gençlerimiz ayrı bir
renk. İlkay sağlıkla yürümeye kararlı, henüz lise öğrencisi. Mutlu ediyor bizi.
Doğanın güzelliğine bir kişi daha eklemek en büyük zenginliğimiz.
Bu
hafta yolumuz uzun biraz. Göcek ve Ortaca’dan
gelen arkadaşlar sabahın köründe çıkmıyorlar yola. Onları da toplayarak
Dalyan’a ulaşıyoruz. Kaunos’a tekne ile
değil, hizmete 2016 Mart’ta hizmete açılan feribotçuk ile geçeceğiz. Feribot Dalyan Kanalı'ndaki Dalko İskelesi ve Denizkızı Restoran'ın
bulunduğu noktalardan Ortaca ile Köyceğiz arasında araç geçişini sağlıyor. Aynı
yere Köyceğiz Gölü’nün çevresinden dolaşılarak 80 kilometre yol gidilmesi
gerekiyor. Kanaldan beş dakikada geçiliyor.12 metre boyunda 4 metre 80
santimetre enindeki feribot 6 ton taşıma kapasitesine sahipmiş. Üç servis üç
seferde geçiyor kanalı. Doğrudan kaplıcaya gidecek olan sıcak su düşkünleri
servislerle devam ediyor, yürüyüşçüler kanal
boyu Kaunos’a yöneliyor.Baharın geldiğini doğanın uyandığını görüyoruz. Bir
lale bahçesi her yer, papatyalar, aralarda renk renk çiçekler…
Kaunos’a yaya geçiti yok, servislerle Çandır köyüne gidiyoruz. Çandır dağın eteklerine serpilmiş, boydan boya uzanan Tanrıçalar
vadisi Dalyan kanallarını izleyebiliyor. Kanallar arasında Ala gölü suyun çekiciliği ile eşsiz bir
manzara. Karşıda sivri tepe Pan dağı, yanında Kızlan. Çandır, Olympos( Ölemez) dağı eteklerinde şanslı bir
köy.
Yürüyüşümüz Olympos dağına tırmanışla
başlıyor. Vadi daha da açılıyor önümüze. Kaunos aşkından ağlayan Byblis’in
gözyaşlarını taşıyan”Calbis” adı verilen pınarlar, kanal, kıvrım kıvrım
uzanıyor. Köyü çıkıyoruz, asırlık zeytin
ağaçları içinde terk edilmiş kulübecikler bekliyor bizi geçmişe götüren eski
eşyalarıyla. Zeytin Çukuru diyor köylüler buraya. Sümbülbaba tepesiyle çamlar arasından Ege
Denizine açılıyor patikamız. Yine Tanrıçalarımızın efsanelerine götürüyor,
arada beliriveren kalıntılar belleğimizi. Ölemez Dağı’nın güney yüzünde Kaunos Tapınağı ; kuzey
yüzünde Leto Termali (Sultaniye kaplıcası) var. Apollon’un kehanet merkezlerinden biri de Köyceğiz
Gölü’nün güneyinde, termalin önündeki durgun suda gömülen batık adalarda. Söylencelere göre Afrodite, Kaunos dolaylarında iskele rıhtım
pazarından Olympos’a çıkar, hamakta sallanır siestasını yaparmış. Apollon, Kardeşi bereket tanrıçası Artemis , Dionysos da İztuzu taraflarında
doğmuş. Hepsi bu üç dağın arasındaki
görkemli hamakta sallanırlarmış. Sonra yere iner Orientalis (günlük) ağaçlarının reçinelerinden sağaltılan
kremlerle vücutlarını ovarlar, göbek mantarı yerlermiş. Enerjilerini harcamak
için Dalaman Çayı’na raftinge , sağlıklarını korumak için de Olympos kıyısına,
kaplıcalara giderlermiş. Biz raftinge gitmeyeceğiz şimdi. Kaplıcalarla
yetineceğiz. Dağın eteklerinde, deniz seyri ile yemek molamız. Epey yorulsak da
önümüzde bir tepe daha var, Ekincik Koyunu görmek için.
Deniz seyri ile, yeşiller içinde iniyoruz Ekincik Koyuna, havalar
gerçektan ısınmış mı ne, denizde yüzen
bir kişi var, şaşkınlıkla izliyoruz. Güzelim koyda da yapılaşma çoğalmış,
inşaatlar var. Koy girişinde servisler
bekliyor bizi, kaplıcalara götürecek.
Sultaniye Kaplıcaları da Kaunoslar zamanında
kullanılmaya başlanmış şifa dağıtan bir yer. Ancak bu döneme ilişkin yapılar
sular altında kalmış. Kükürt kokusu ile sarhoşlanıyor, sıcak sulara atıyor
yürüyüşçüler yorgun bedenlerini. Ben girmiyorum suya. Kaplıcanın suyu yaz kış
otuz dokuz derece ve sağlık açısından yararlanmak için en az on gün kalmak
gerekiyor, bir kür de yirmi bir gün sürüyor. Havuz kalabalık epey, konaklama
yerleri de epey dolu.
Köyceğiz Gölü kıyısında oturuyorum, sulara bakmak dinlendiriyor tüm
zihnimi. Eve , yine yaşadıklarımıza, şaşkınlığıma dönüyorum. Bunca sorunumuz
varken, durdu zaman yine. Bir Anayasa değişikliğidir gidiyor. Nefret söylemi
yayılıyor, tüm yöneticilerimiz propaganda çalışmalarında, ekonomi çöküşte, eğitim
yozlaşmakta, cehalet kol gezmekte, aydınlarımızın çoğu içeride, üniversitelerimiz boşalmakta,
silah çoğalmakta, basın susmakta… Zıplıyor düşünceler. Hayır diyen de evet
diyen de bu toprakların çocukları.
Ötekileştirmenin, ayrıştırmanın anlamı yok. Hayırlı olsun sonuç. Hepimizin
ortak dileği bu.
Toparlanıyor grubumuz yavaştan , dönüş zamanı geldi. Yorgunluğu da
bırkatık sularda. Servislerimizle ve İzmir’in dağlarında çiçekleri açtırarak üç
turda geçiyoruz feribotla Dalyan kanalını
ve yaşama katılıyoruz. Evlerimizdeyiz geç
vakit. Atiye KAÇAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder