YAZDAN KALMA BİR GÜN
Kayaköy-Soğuksu-Ölüdeniz yürüyüşü
22.12.2013
Masmavi gökyüzü bu sabah.
Güneş pırıl pırıl, yazdan kalma bir gün yaşanacağı daha sabahtan belli. Üç
servisle çıkıyoruz yola. Debboy’dan Kayaköy’e tırmanırken dolmuşlarla, Likya
döneminden kalma taş döşeli yolun sağlamlığını konuşuyoruz. Likya yollarına
yazık etmeyelim.
Kayaköy güneşin ilk ışıkları ile
uyanmaya çalışıyor, çimenler kırağı beyazlığı ile direnişte. Yeşillenecek ama her yer az sonra. Kuyubaşı kahvesinde
çınardaki baykuşumuza da merhaba, diyor çayımızı da içip yola koyuluyoruz.
Masallardan fırlayan Kayaköy evleri arasından yol buluyoruz. (Kapıdan
geçersek bedel ödemek durumundayız.) Laleler açmaya başlamış. Bir iki haftaya
lale dolar buralar. Aşağı kiliseden taş yola çıkıyor, hafif dumanlı örtüsü ile
ovada evleri ; yamaçta kalıntıları
bırakıyoruz. Tepeyi aşıyor masmavi uzanan denize çakılıyoruz. Yürürken de
düşmemek için önümüze bakmalıyız.
Makiler arasında ilerlerken
gevenlere dikkat etmeliyiz. Sakız ağaçları, çalılıklar aralarda adaçayları,
kekikler. Galavaniz kapısından geçiyoruz, koca koca harnup ağaçları yanında denize
tepeden baktığımız kayalık uç noktada mola veriyoruz. İşte deniz… Özgürlük ve sonsuzluk tutkusu bu….
Denizi kucağımıza alıp Soğuksu
koyuna iniyoruz. Öyle yazdan kalma bir gün ki mayolarımız olsa denize gireceğiz.
Paçaları sıvayan denize dalıyor. Su ılık, hava sıcak, aralık ayı sonunda kısa
kollu giysilerle yürüyoruz. Tuzlu suda hafifleyen ayaklarımızla uçarcasına
ilerliyoruz şimdi. Zorlu bir tırmanıştayız. Dökülenlere teselli: Az kaldı, dayanın…
Yemek molasındayız. Ateş
yakılıyor önce ortaya. Ellerinde çubuklarla yaklaşıyor sucuğunu kapan.
Takılırken herkes birbirine Abdurrahman Abi’nin ayakkabı kutusu çıkıyor ortaya.
Yusuf Bey’le topladıkları paralar kutuda. Ne
yapacağız bu paraları? Önce kapmaya çalışıyoruz, sonra paralarla poz
veriyoruz, sonra “Okul mu Yaptırsak?” diyoruz,sonra da bu paraları yılbaşı
gecesi yemeyi planlıyoruz… Toplu fotoğraf çekilelim. Gün boyu bize eşlik eden
koca köpeğimizi de aramıza alalım. Adabelenliler de toplansın, grup içi
bölücülük olmuyor mu?. Yok dergimize
göndereceğiz, dostlarımız için fotoğraflayalım bu güzellikleri
Yediburunlar’ı kımıl kılmıl
denizi ile geçiyoruz, çam ağaçları arasından önce maviliği görülüyor Ölüdeniz’in.
Şimdi tam tepedeyiz . Arkadan bakıyoruz “lagun”a. Önümüzde sakin, dingin,
sessiz, mavi; göl gibi ölü deniz. Belcekız plajıyla uzanan Kumburnu, ve Rodos’a
kadar uzanan Akdeniz. Kıvrım kıvrım dantellenen kıyılar büyülü. Bir tarafımız
İblis Burnu’na uzanan koylar, bir tarafımız Faralya kıyıları. Fotoğraf çekmek yetmiyor sanki.
Büyüleniyor, aşk oluyor her yer. Kayalarda kıyılarda efsanenin balıkçılarını ve
Belcekız’ı arıyoruz. Buraya adını veren efsaneyi anlatıyor, canlandırıyoruz
gözümüzde. İşte Ölüdeniz Efsanesi:
“Fırtınalı bir günde, Yediburunlar önlerinde bir baba ile oğulun
gemisini yakalamış azgın sular, fırtınalar. Oğul bilirmiş buraları çünkü
Belcekız adında yörede yaşayan bir kıza sevdalıymış. Kayalara yaklaşırlarsa bir
koya girebileceklerini ve fırtınadan kurtulacaklarını söylemiş babasına. Baba
ise kayalara çarpıp parçalanacaklarını, buralarda koy olmayıp yalçın kayalıklar
bulunduğunu iddia eder dururmuş. Aralarında öyle şiddetli bir itiş-kakış
başlamış ki, baba tam kayalara çarpacaklarını sandığı an, oğlunu bir kürek
vuruşuyla denize atıp dümene geçmiş. Bir de bakmış ki deniz dönüyor, dümdüz,
çarşaf gibi bir koya dönüşüyor.
Baba gemisiyle bu koya sığınmış. Gemisi ve yükleri kurtulmuş ama oğlunun da
ölüsüne yanmış tutuşmuş. Günlerce yas tutmuş, denize ağlamış. Gözyaşları,
haykırışları boncuk boncuk kumsallardan sekerek karşı yamaçları sarmış.
Belcekız sevgilisinin öldüğünü duymuş ve kendisini denize atarak sevgilisine
kavuşmayı düşlemiş. O günden sonra, Oğulun öldüğü yere “Ölüdeniz” ve kızın
öldüğü yere de “Belcekız” denmiş.”
Seri bir inişle denize ulaşıyoruz. Araçlarımız Kumsal Pide’nin orada
bekliyor. Belcekız plajı boyunca yürüyoruz. Deniz kenarı da cıvıl cıvıl. Balık
tutanlar kıyıda güneşin tadını çıkaranlar, denize girenler. Gerçekten yazdan
kalma bir gün yaşıyoruz kış ortasında. Atiye KAÇAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder