GÜZ BEREKETİ
TELMESSOS DAĞCILIK , ARSA – KOYAT GEÇİTİ- KAYADİBİ YÜRÜYÜŞÜ
Sonbahar bereketiyle kapımızda.
Telmessos dağcıları toplanıyor Fethiye kaymakamlığı önünde. Serin esinti
sonbaharda olduğumuzu söylüyor; ceketlerimiz de ellerimizde değil üzerimizde.
Arsa köyüne çıkacağız bu gün. Akdağların eteğine.
Antalya yolundan, Seydikemer -
Saklıkent kavşağından Kadıköy’e
yöneliyor, Arsa’ya tırmanışa geçiyoruz. Fethiye’den
50 km sonrası 850 metre rakımla Arsa’ya ulaşıyoruz. Köy kahvesinde
köylülerimizle söyleşerek sabah çaylarımızı içiyoruz. Kahve tenha, iş zamanı. Güz
mevsimi, hasat mevsimi, bereket. Ünlü
Arsa elmaları toplanmış, sıra üzümlere gelmiş. Tarla sebzeleri bitmiş,
domatesleri seradan yiyeceğiz artık. Köylümüzden aldığımız ön bilgiden sonra
dolmuşlarımıza biniyor, köyün çıkışına doğru gidiyoruz.
Rehberimiz Yusuf Çilengir önümüzde, Oğuz Kolak
artçımız. Arsa yerleşimi dağınık, arazisi
geniş bir köy. Saklıkent Kanyonuna doğruluyoruz. Evler önünden, bahçelerden,
tarlalardan geçiyoruz. Her yer asma bahçesi. Asmalarda üzümler üzümler üzümler…
Üzümler arasında elmalar, ayvalar, zeytinler ve nar bahçeleri. Bahçe
kenarlarında ballanmış yemişleri ile incir ağaçları ile mersinler. Sonra
tarlalar, kurumuş otları ve yeni çıkmaya başlayan ekinleri ile tarlalar.
Elmalar hasat edilmiş ya ağaçta kalan
küçük yamru yumru elmacıklar öyle tatlı, ayvalar benzersiz sulu, incirler
yumuşacık ballı ballı ballı. Ya narlar… Güz güneşi ile kızaran, dalları aşağı
sarkıtan tadıyla çatlamış narlar. Ne yiyeceğimizi bilemeden
gözümüzle doyduk. Tarla kenarlarında çitlembiklere, ardıç ağaçlarına
sarılmış has asmalardaki üzümlere dayanamıyor, onlardan koparıp tek tek keyifle
ağzımıza alıyoruz. Ne büyük keyif…Güz bereketi bu işte. Yemekten çok seyre
doyamıyoruz. Sarı, kırmızı, turuncu, yeşil yapraklar renk cümbüşü. Toprak suya
hasret, yağmur bekliyor. İnişimiz zorlu, Yusuf Bey acele ediyor, yolumuz uzun…
Günler kısa…
Bahçeler, tarlalar bitiyor, çam
ağaçları arasında inişimiz sürüyor.
Saklıkent Kanyonu kayalıkları karşımızda dimdik. Kıyıya kadar iniyoruz.
Kanyon seyri ile fotoğraf çekiliyoruz. Adabelenliler özel fotoğraf çekinmeli,
Vefalı’lar kıskanmasın.
Koyat geçitine yöneliyoruz.
Saklıkent sularını besleyen dereler var.
Kayadibi’ne inene kadar Arsa’nın engebeli arazisinde bir iniyor bir çıkıyoruz.
Koyat Geçiti’ne inince yemek molası
vereceğiz, diyor Yusuf Bey . Çok yorulduk. Meyvelerden tattık, soğuk sular
içtik en doğalından. Öğle sonu oluyor, molamızı veriyoruz, nasıl da acıkmış
herkes, çaktırmadan yumuluyoruz çıkınlara. Öbek öbek oturuluyor ve yan masa
ikramları başlıyor. Bayılıyorum yemek molası paylaşımlarına. Arkadaşlar,
yürüyüşler başlayalı, kilo alıyoruz, acaba neden?..
Koyat Geçiti’nde doğanın sararan
yaprakları ile renk cümbüşüne, çağıl çağıl sularla taş köprü görünümü
ekleniyor. Önce boncuk dizisi yürüyüşçülere, sonra dereler içine dalmaya, ağaçlara çıkmaya çalışan Sami’ye bakıyoruz.
Eşen ovası ayrı uzanıyor aşağılarda, çamlı yeşil tepeler ardında. Arsa’da asma
bahçeleri karşımızda şimdi. Ne kadar da çokmuş, şaşkın seyrediyoruz Akdağ
eteklerine yayılmış, güne karşı gerilmiş uzanıyorlar sarı-kırmızı- yeşil
yaprakları ile. Şimdi arklarda sular, ara ara su içebileciğimiz çeşmeler ve
bahçelerde narlar, anlarda böğürtlenler, kuşburnular. Çalılıklarla kaplı Kayadibi tepesi. Karşıda çam ormanı içinde büyük bir
inek çiftliği ... Yalçın kayalıklar dibinde,ta aşağılarda Kayadibi. Nasıl ineceğiz oralara? Zikzaklar çiziyoruz çalılıklarda. Gün epey eğildi, akşam
oluyor, güneş kızıl bir top oldu dallar
arasında. Ortalıkta tatlı, esrik bir parıltı, sarıdan kızıla dönüyor, sonra gün
batıyor, gümüşleniyor doğa.Zorlu iniş bitiyor ve biz asfaltı buluyoruz.
Dolmuşlarımız da gelmiş, sıralanmışlar arka arkaya. Hemen yerleşelim, ayak
tırnaklarımız acıdı, dağcılık armağanı, moraracaklar.Saklıkent yolu gözlemecilerinin
çoğu sezonu bitirmiş, kapatmış dükkanları.Karanlık başlıyor, Işıklar içinde
kalıyor yol üzerinde köyler.Haftaya görüşme dilekleri ile iniyoruz
servislerden. 3 Kasım 2013. Atiye KAÇAR,Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder