ÇAMLAR PÜRENLER
KİRME - YAĞLI - YAYLA KABAK - FARALYA-26 .11.2017 /
14km
Pazar
keyfi erken başlıyor, kış geliyor ya gün doğumu ile yollardayız. Sabah açıyorum
pencereyi, yavaş yavaş ışısın gün. Servis bekliyor, sekiz buçukta Eski Fethiye
Lisesi karşısında, Mercan Pastanesi önündeyiz.Sevinçle kucaklıyorum yürüyüş
dostlarımı. Yeni yürüyüşçülerimiz de var. Hoş geldin Nimet, Selim, hoş geldiniz
Hatice, Bilge, Mustafa Kemal Bey.
Rehberimiz
Yusuf Çilengir son kontrollerinde, Sami Nimet’i arıyor, telefonu yanıt
vermiyor, derken sabah telaşı sonrası yola çıkıyoruz. Sabahtan başlıyor
kahkahalar.
Ovacık’tan aşıyoruz ya, güzelim Akdeniz açılıp uzanıyor ebruli, başka dünyalara taşıyoruz zihnimizi. Bir
yanımıza Babadağ’ın heybetini, bir yanımıza Ölüdeniz’in maviliğini alıyor,
Kelebekler Vadisi seyri ile Kirme yolunu buluyoruz. Kirme evleri sırtını
Babadağ eteklerine yaslamış sabah mahmurluğunda denize karşı. Sonbahar
kızıllığında, çınarımızın dibinde iniyor, çam ağaçları arasında patikamıza
dalıyoruz. Arife sağa sola kayıyor,
çıntar peşinde. Gerçekten çıntar buluyor
Ali, Kadir Saliha… Öğleyin ateşte pişen
çıntar kebabı da yiyeceğiz.
Karşımızda dimdik dağ, sağımızda puslu ufkuyla deniz. Zorlu bir tırmanış
başlıyor, tarihin derinliklerinden getirdiği izleri ile Likya yollarındayız. Yerler nemli, çam
pürçekleri ile yumuşacık. Ot ,
toprak ve mantar küfü kokusu ile oksijen
sarhoşluğunda, zikzaklarla yürüyoruz. Kayaların
yol verdiği geçitlere ulaşıyoruz. Sandalların kızıllığı makilerin sarılığı çam
ormanının acı yeşili birbirine karışıyor. Dik yalçın kayalara tutunan koca
ağaçlar şaşırtıyor. Tepeleri aşıyor bin üç yüz metre yüksekliklere kadar
yürüyoruz. Domuzlar eşelemiş toprağı yeni sürgünler verecek endemik
bitkilerimiz. Sami her bitkiyi tanıtıyor Nimet ile Selim’e. İstanbuldan yeni
gelmişler, tanısınlar toprağımızı.Sıklamenler, yontraşlar, sakız çiçekleri,
çitlembikler, en önemlisi de sandal ağaçları, dağ çileği meyveleri.
Tepeler
arasında düzlükler, yaylalarımız başlıyor.
Yağlı, sıra sıra dikilmiş ahlatları, artık ekilemeyen tarlaları,
yıkılmış evleri , koyun ardında karayağız çocukları ile karşımızda. Naylon
cadırda soba borusu uzanıyor dumanlı. Ahlat ağacına bağlanan çoban köpeği avaz
avaz yıkıyor ortalığı. Kerim Abi
yaklaşıyor, sahibi , Abi dikkat et, uzak dur, ısırabilir , diyor. Hayvanlar
sevgiyi, seveni bilir ve sevene zarar vermez. Biz doğa ile, bitkilerle, tüm
canlılarla dostuz. Kocaman çoban köpeği ile de sarmaş dolaş oluyoruz az sonra.
Yağlı’da depremden önce yaşayanlar varmış
,şimdi çobanların asıl yerleşim yerleri Karaağaç köyü imiş. Yağlı da hazine
arazisi. Çoban sayısı azalmış. Her sene görmeye alıştığımız çocuklarımız
karşılıyor bizi . Okullarını soruyorum hemen, taşımalı okuyorlar, çağdaş bir
ülkede çağdışı yöntemlerle.
Koyunlar, bir iki inek dana ve iki çoban çocuğu ile Yağlı düzlüğüne
yayılıyoruz öğle molasında. Ateşler yakılıyor, terimiz kuruyor, çıntarlar
közleniyor, Kadir Bey’in bakır
cezvesinde közde kahveler pişiyor, karınlar doyuyor bölüşülen sevgiyle.
Çamlar arasından yol buluyor, tepeler arasından Faralya’ya yöneliyoruz. Koca çam ağaçları var yıkılmış,
doğa koşullarından mı, kasıtlı mı? Ormanlarımızı koruyamamanın acısı belleğimin
bir köşesinde. Derken deniz açılıyor önümüze. Adalar uzanıyor enginlerde Göcek’e kadar. Sonra iniş başlıyor aynı
zikzaklarla. Dağın güney yüzü pürenlerle dolu. Kış başında baharı yaşayan
pürenler açmış mora kesmiş çam ağaçlarının dibi. Kar bastırırken yurdumun dört
bir yanını baharı yaşatıyor Fethiye dağları. Uzunyurt Orta Mahalle’ye iniyor
Koca zeytin ağaçları arasında başka bir görsel şölen yaşıyoruz. Patikamız daha
bir yeşil, pelitleri ile pıynarcıkların arasında daha bir yumuşak. Faralya’da
dolmuşlarımız bekliyor, sürücülerimiz demlemişler çayımızı. Güzel yurdumuzun
ağır koşullarında sağlıklı kalabilmek için bir günümüzü daha doğada yaşamanın
mutluluğu sarıyor tümümüzü.
Yürüyelim
dostlar, sağlıklı kalabilmek, bir haftalık güç toplamak için yürüyelim.
Dağlarımız bekler bizi tüm güzellikleri ile.
Katılımcılar:
Rehberimiz Yusuf Çilengir, Artçı Cengiz Özberk , Ümit Dilsiz, Zerrin
Çilengir, Ulrike – Ali Engin, Catherine Mouraux, Seval- Gaffar Çit, Süheyla Coşkun,
Rasih Küçükünal, İhsan Erol, Fatih Doğan, Can Eker,
Şakir Sarıoğlu, Beyhan Yörük, Arife Güven, Ayşe Mehlepçi, Sami Atik, Ünsal Baha, Emin Demirci,Sefai
Güner, Gönül- Kerim Gürhan, Mustafa Kemal Yalçın, Nimet- Selim
Bulut, Ali Demin, Ahmet Selki, Salim Akardaş, Ayşe Kuşkonmaz, Hatice Kocadağ, Bilge Gürbüz, Saliha- Kadir Gürol, Duygu Atayan
, Emrah Gürol
Harika bir bahar gezisi olmuş, zaten mevzu Faralya tarafı ise her zaman muhteşem olur . Bir dahakine Tlos'dan Saklıkent'e doğru yürümenizi tavsiye ederim. Ormanın içerisinde karşında Babadağ manzarası, Eşen Ovası falan oldukça güzel oluyor . Arada köy kahvelerinde çay içmek . tavsiye ederim .
YanıtlaSil