28 Kasım 2017 Salı

ÇAMLAR  PÜRENLER
KİRME  - YAĞLI - YAYLA KABAK - FARALYA-26 .11.2017 / 14km
             Pazar keyfi erken başlıyor, kış geliyor ya gün doğumu ile yollardayız. Sabah açıyorum pencereyi, yavaş yavaş ışısın gün. Servis bekliyor, sekiz buçukta Eski Fethiye Lisesi karşısında, Mercan Pastanesi önündeyiz.Sevinçle kucaklıyorum yürüyüş dostlarımı. Yeni yürüyüşçülerimiz de var. Hoş geldin Nimet, Selim, hoş geldiniz Hatice, Bilge, Mustafa Kemal Bey.
       Rehberimiz Yusuf Çilengir son kontrollerinde, Sami Nimet’i arıyor, telefonu yanıt vermiyor, derken sabah telaşı sonrası yola çıkıyoruz. Sabahtan başlıyor kahkahalar.
      Ovacık’tan aşıyoruz ya, güzelim Akdeniz açılıp uzanıyor ebruli,  başka dünyalara taşıyoruz zihnimizi. Bir yanımıza Babadağ’ın heybetini, bir yanımıza Ölüdeniz’in maviliğini alıyor, Kelebekler Vadisi seyri ile Kirme yolunu buluyoruz. Kirme evleri sırtını Babadağ eteklerine yaslamış sabah mahmurluğunda denize karşı. Sonbahar kızıllığında, çınarımızın dibinde iniyor, çam ağaçları arasında patikamıza dalıyoruz. Arife  sağa sola kayıyor, çıntar peşinde. Gerçekten çıntar buluyor  Ali, Kadir Saliha… Öğleyin ateşte pişen  çıntar kebabı da yiyeceğiz.
         Karşımızda dimdik dağ, sağımızda puslu ufkuyla deniz. Zorlu bir tırmanış başlıyor, tarihin derinliklerinden getirdiği  izleri ile Likya yollarındayız. Yerler nemli, çam pürçekleri ile yumuşacık.  Ot , toprak  ve mantar küfü kokusu ile oksijen sarhoşluğunda, zikzaklarla  yürüyoruz. Kayaların yol verdiği geçitlere ulaşıyoruz.  Sandalların kızıllığı makilerin sarılığı çam ormanının acı yeşili birbirine karışıyor. Dik yalçın kayalara tutunan koca ağaçlar şaşırtıyor. Tepeleri aşıyor bin üç yüz metre yüksekliklere kadar yürüyoruz. Domuzlar eşelemiş toprağı yeni sürgünler verecek endemik bitkilerimiz. Sami her bitkiyi tanıtıyor Nimet ile Selim’e. İstanbuldan yeni gelmişler, tanısınlar toprağımızı.Sıklamenler, yontraşlar, sakız çiçekleri, çitlembikler, en önemlisi de sandal ağaçları, dağ çileği meyveleri.          
             Tepeler arasında düzlükler, yaylalarımız başlıyor.  Yağlı, sıra sıra dikilmiş ahlatları, artık ekilemeyen tarlaları, yıkılmış evleri , koyun ardında karayağız çocukları ile karşımızda. Naylon cadırda soba borusu uzanıyor dumanlı. Ahlat ağacına bağlanan çoban köpeği avaz avaz yıkıyor ortalığı.  Kerim Abi yaklaşıyor, sahibi , Abi dikkat et, uzak dur, ısırabilir , diyor. Hayvanlar sevgiyi, seveni bilir ve sevene zarar vermez. Biz doğa ile, bitkilerle, tüm canlılarla dostuz. Kocaman çoban köpeği ile de sarmaş dolaş oluyoruz az sonra.
         Yağlı’da depremden önce yaşayanlar varmış ,şimdi çobanların asıl yerleşim yerleri Karaağaç köyü imiş. Yağlı da hazine arazisi. Çoban sayısı azalmış. Her sene görmeye alıştığımız çocuklarımız karşılıyor bizi . Okullarını soruyorum hemen, taşımalı okuyorlar, çağdaş bir ülkede çağdışı yöntemlerle.
         Koyunlar, bir iki inek dana ve iki çoban çocuğu ile Yağlı düzlüğüne yayılıyoruz öğle molasında. Ateşler yakılıyor, terimiz kuruyor, çıntarlar közleniyor, Kadir Bey’in  bakır cezvesinde közde kahveler pişiyor, karınlar doyuyor bölüşülen sevgiyle.
           Çamlar arasından yol buluyor, tepeler arasından Faralya’ya  yöneliyoruz. Koca çam ağaçları var yıkılmış, doğa koşullarından mı, kasıtlı mı? Ormanlarımızı koruyamamanın acısı belleğimin bir köşesinde. Derken deniz açılıyor önümüze. Adalar uzanıyor enginlerde  Göcek’e kadar. Sonra iniş başlıyor aynı zikzaklarla. Dağın güney yüzü pürenlerle dolu. Kış başında baharı yaşayan pürenler açmış mora kesmiş çam ağaçlarının dibi. Kar bastırırken yurdumun dört bir yanını baharı yaşatıyor Fethiye dağları. Uzunyurt Orta Mahalle’ye iniyor Koca zeytin ağaçları arasında başka bir görsel şölen yaşıyoruz. Patikamız daha bir yeşil, pelitleri ile pıynarcıkların arasında daha bir yumuşak. Faralya’da dolmuşlarımız bekliyor, sürücülerimiz demlemişler çayımızı. Güzel yurdumuzun ağır koşullarında sağlıklı kalabilmek için bir günümüzü daha doğada yaşamanın mutluluğu sarıyor tümümüzü.
     Yürüyelim dostlar, sağlıklı kalabilmek, bir haftalık güç toplamak için yürüyelim. Dağlarımız bekler bizi tüm güzellikleri ile.
         Katılımcılar: Rehberimiz Yusuf Çilengir, Artçı Cengiz Özberk , Ümit Dilsiz, Zerrin Çilengir, Ulrike – Ali Engin, Catherine Mouraux,  Seval- Gaffar Çit,  Süheyla Coşkun, Rasih Küçükünal, İhsan  Erol,  Fatih Doğan,  Can Eker, Şakir Sarıoğlu,  Beyhan  Yörük, Arife Güven, Ayşe  Mehlepçi, Sami Atik, Ünsal Baha, Emin Demirci,Sefai Güner,  Gönül- Kerim  Gürhan, Mustafa Kemal Yalçın, Nimet- Selim Bulut, Ali Demin, Ahmet Selki, Salim Akardaş, Ayşe Kuşkonmaz, Hatice Kocadağ,  Bilge Gürbüz, Saliha- Kadir Gürol, Duygu Atayan , Emrah Gürol 









        















1 yorum:

  1. Harika bir bahar gezisi olmuş, zaten mevzu Faralya tarafı ise her zaman muhteşem olur . Bir dahakine Tlos'dan Saklıkent'e doğru yürümenizi tavsiye ederim. Ormanın içerisinde karşında Babadağ manzarası, Eşen Ovası falan oldukça güzel oluyor . Arada köy kahvelerinde çay içmek . tavsiye ederim .

    YanıtlaSil