18 Ekim 2017 Çarşamba

KÖYLERİMİZ  KÖYLÜMÜZ

Devrent Boğazı –Karaağaç- Alınca – Kabak/ 18 km/ 14.10.2017

       Havalar sıcak gidiyor, deniz bağlantılı yürüyelim. Babadağ sırtlarında deniz enginliği bekliyor bizi.
        Toplanmışız eski Fethiye lisesi karşısında Mercan Pastanesi önünde. Doğa dostları ile selamlaşmak güzel. Geçen hafta yürüyememiştim, özlemişim arkadaşlarımı.
         İki servisle çıkıyoruz yola. Sabah serinliği deniz maviliğine karışıyor Hisarönü’nü aşınca. Akdeniz uzanıyor boylu boyunca. Babadağ etekleri kıvrım kıvrım asfaltla Faralya’ya uzanıyor. Kelebekler Vadisi tepesinden  Kirme’ye  doğruluyoruz. Yaz sonunu yaşayan Kirme evleri yalnızlaşmış deniz seyrindeler. Çam ağaçları güneş ışıkları ile pırıl pırıl sarı-yeşil. Biz kvrım kıvrım tırmandıkça Bababdağ eteklerinde, denizimiz uzuyor adalar ötesine. Devrent boğazını geçiyoruz, mescidimiz yapılmış, çeşmenin suyu azalmış, sarı arılar uçuşmakta. Servislerden iniyoruz.
             Orman yolundayız. Grubumuz tamamlanıyor, Necla, Hamza, Kerim Abi’ler, Muhtarımız ve Gülsüm de açmış yürüyüş sezonunu. Neşemiz yerinde.
           Kararağaç yönünde patikaya geçiyoruz, dağın tepesinde bir düzlüğümüze asfalt taşları yığılmış. Şaşıyoruz, dağın tepesinde asfalt yol demek doğamızın  biraz daha tahrip edilmesi demek, yapılaşmanın artması demek.
         Karaağaç köyü girişinde ahlatlar, dağ armutları, alıçlar… Susuzluktan buruş buruş meyveler, toprak  kupkuru . Her yerde bu armutlardan vardı , diyor Ümit. Toplardık, samanın içine koyardık, hiç çürümezdi, yerdik kış boyu , çok tatlıydı. Belki köylülerimiz de topluyordur (!)
          Karaağaç köyüne geliyoruz, Geçen yılki yürüyüş yollarımız   değişmiş, hemen her yer telle çevrilmiş. Güzelim Ölüdeniz manzaralı arazilere ağaç evler de yapılmış. Köylerimizin ortak alanları, çeşme başları, harman yerleri teller arasında kalmış. Dibine yaklaşamıyoruz, uzaktan fotoğraflıyoruz göğe meydan okuyan koca sedirimizi. 2B arazilerinin satışı ile somutlaşmış köylerimizin köylükten çıktığı.
         Karaağaç da köy değil artık, mahalle. Köy yaşamı da köy üretimi de yok. Milletin efendisi olan köylülerimiz şimdi turizmin hizmet sektöründeler. Efendiler, beylerin uşakları olmuş dersek yanılmayız sanırım. Köy adı da  yumurtada, ekmekte  takılı yaşar artık yaşayabilirse: köy yumurtası, köy ekmeği.
        Köylerimiz boşaldı, mahallelerimizde topraklar yeni sahiplerini buluyor yavaş yavaş. Talan ettiğimiz doğamızla sakin bir yaşam sürmek isteyen İstanbullular yeni bir yaşam biçimi dayatıyor köylülerimize. Hem köy yumurtası yemek istiyorlar hem de tavuk kokusu var diye şikayetleniyorlar; içim sızlıyor, buruk bir acıyla izliyorum değişimleri. Hem artık köy yumurtası yerine, gezen tavuk yumurtası diyeceğiz yakında. Öğretmen okulunda öğrenci iken, aynı köyden olanlar birbirine gururla “köylüm” diye seslenirdi. Şimdi Seval’in köylüleriyiz !
        Karaağaç Mahallesi’ni geçiyoruz. Seyir tepesi ile, orman içine gizlenmiş pansiyonları ile, Likya yolunun önemli duraklarından Alınca da geride kalıyor. Birkaç yabancı yürüyüşçü ile karşılaşıyoruz. Kabak koyunu, Kabak butik otellerini seyir ile zikzak patikamızda zorlu bir inişle, şimdi kupkuru olan sulu kayaların dibine iniyoruz. Grubumuz ikiye ayrılıyor, bir grup  koya kadar iniyor denize girecek, bir grup da Kabak köyüne gidecek, dinlenecek.
       Geçen sene denize inmiştim, bu sefer köye giden gruptayım. Kabak  Koyu’na farklı bir cepheden bakmak başka bir keyif. Dağ  bütün heybeti ile meydan okuyor denize : deniz bütün enginliği ile kucaklıyor yeşili, mavi ile harmanlıyor seriyor önümüze. Güneş enginleri gümüşleyerek yol çiziyor aydınlığı ile.
      Kabak Mahallesi’nde Mama’s  pansiyonda deniz özgürlüğü ile dinleniyoruz. Denize gidenler de katılıyor keyfimize, yakamozlar ardından akşam kızıllığı ile evlerimize dönüyoruz.
Katılımcılar: Rehberimiz Yusuf Çilengir, Artçı Ümit Dilsiz. Ulrike Engin, Catherine Mouraux, Elif Yıldırım, Seval- Gaffar Çit, Kadir Gürol,  Süheyla Coşkun, Rasih Küçükünal, İhsan  Erol,  Fatih Doğan,  Can Eker, Şakir Sarıoğlu, Salim Akardaş, Fatoş Korkmaz, Necla –Hamza Halaçeli, Gönül-Kerim Gürhan, Gülsüm- Nadi Akkuş, Ahmet Selki, Ayşe Kuşkonmaz, Ersin İlmeç, Aysel Yüksel, Can…( adını yazamadıklarım eklesinler lütfen.)
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder