Nif- Yayla
Koru-Meseniz- Yürek / 15 km/ 23.04.2017
“Ulusal Egemenlik” yürüyüşü dedik bu hafta sonu yürüyüşümüze.
Çocuklarımız merkezlerde coşacaklar , kutlayacaklar ; Fethiye Dağcılık
yürüyüşçüleri, biz, dağda bahar coşkusu
ile kutlayacağız bayramımızı. 08.30’da toplanıyoruz eski Fethiye Lisesi
karşısında, Mercan Pastanesi önünde. İçimizdeki çocukların coşkusu ile
selamlaşıyoruz, sonra
servislerimizdeyiz. İki minibüsle çıkıyoruz yola.
Çameli yolunda önce Üzümlü’yü geride bırakıyoruz, yeşiller içinde ovası
ile; sonra Nif gözüküyor, çiçekler
içinde kiraz ağaçları, tam bir bahar coşkusu. Gözüm asılı kalıyor çiçekli ağaç
dolu bahçelerde. Böcek kımıltılarını, arı vızıltılarını ve insanı sarhoş eden
çiçek kokularını alıyorum doyasıya. Nif’ten sonra iniyoruz servislerden, Koru
dağlarını aşacağız. Keskin bir rüzgar yalıyor sıcak tenimizi, üşümeyelim,
yürümeye başlayalım.
Bin yüz metrelerde başlıyoruz,
keskin esen rüzgara karşı önlemlerimiz alındı. Bayram var bu gün, bayraklarımız
takıldı sırt çantalarımıza, dilimizde- gönlümüzde 23
Nisan şiirleri. Çam ormanı içinde
yürürken bin üç yüzlere çıkıyoruz, sedirler başlıyor, bahar rüzgarlarının
uğultusu ile. Çağlayanları çağıran
uğultuyu dinlerken doğanın kucağına,
yüzyılları kucaklayan çam ve sedir ağaçlarına bırakıyorum kendimi. Yayla Koru,
yine çiçekli bahçeleri ile yaz mevsimine hazırlanıyor, ev sahiplerini
karşılayacak. Dağlara ahlat ağaçları çiçekte, bahçelerde kiraz ve armut
ağaçları.Yerlerde bahar çiçekleri, öbek öbek pembeler, sarılar, çıtı pıtı
morlar. Sonra çiçekler çocuk, çocuklar çiçek oluyor ; adsız ve kokusu eşsiz çiçekler. Ve çocuklar,
hırpalanan, örselenen, ezilen, sömürülen, öldürülen çocuklar….
Çocuklar buruk bayram yapıyor ülkemde, büyüklerin yerine geçiyorlar bir anlık.
Cumhur başkanı, başbakan, bakan oluyorlar gittikçe sönen törenler gereği.
Yüce Atatürk’ümüzün yolu kararıyor gittikçe. Çocuklarımız umut oluyor.
Hadi, tersine düşünelim bir bayram da büyükler, bakanlar, başbakanlar,
dünya liderlerimiz çocukların yerine geçsinler bir günlüğüne. Biri çocuk işçi olsun,
biri cansız bedeni kıyıya vuran bir mülteci çocuk. Sonra birkaçımız, yurtlarda yangınlara
düşsün, birimiz de şehit babasının tabutu başında şiir okusun. Sonra bombalar düşsün
sağımıza, solumuza, savaşlarda yitirelim canlarımızı. Elimizde bir somun,
kanlar içinde yüzümüzle poz verelim birimiz. Sokaklarda da yatabiliriz, köprü altlarında.
Mendil, simit satsın biri; biri sanayide çıraklık etsin. Çocuk gelin olalım, tacize uğrayan
çocuklarımızı unutmayalım… Sonra dünyamızı çocuklara verelim, onlar büyük olsunlar.
Evet evet, dünyamızı çocuklara verelim. Çocuk güzelliği, çocuk gülüşleri,
çocuk dürüstlüğü, saflığı doldursun içimizi. Büyük ozanın coşkusuna katılalım.
“Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
Allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
Oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
Dünyayı çocuklara verelim
Kocaman bir elma gibi verelim , sıcacık bir ekmek
somunu gibi
Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
Çocuklar dünyayı alacak elimizden
Ölümsüz ağaçlar dikecekler. Nazım HİKMET”
İçimdeki çocuğa dönüyorum :
dağlara taşlara, çiçeklere kuşlara, masmavi
gökyüzüne, gökyüzünde ak top olmuş bulutlara, koca meşe ağaçlarında yosunlara
anlatıyorum çocuk gülüşünün
güzelliğini. Ölümsüz ağaçlar dikilsin.
Çocuk bayramlarımız “dünya çocuklarının
şenliğine dönsün” Kin, nefret, savaş söylemleri yerini barışa, dostluğa,
işbirliğine bıraksın!
Öğle yemeği molamız Koru’nun arkasında, vadilerde, papatyalar
içinde. Bayram kutlamasına devam ediyor, papatyalardan taçlar yapıyoruz.
Taçların en güzelini de grubumuzun güzel kızına, İlkay’ımıza takıyorum. Yemek
sonrası yürümek daha keyifli.
Söğütlü Köyü mahallelerine iniyoruz.
Meseniz gürül gürül suları,ve artık kullanılmayan eski su değirmeni ile
karşılıyor bizi. Değirmenin “ommanı, musandırası, taşı, savağı*” olduğu gibi
duruyor. Çatı çökmüş , kırık kapısı yarı açık. Bir dahaki yürüyüşümüzde
göremeyebileceğimiz köy evleri ile akran o da. Balık havuzuna çevrilmiş değirmenin suyu, çağıldayarak
dereye iniyor.
Meseniz evleri kalırken geride bize
koca çınarları , sarmaşıkları, ve yosunlu kayaları ile su sesleri eşlik
ediyor.Bir yanımız yeşiller içinde kayalar, orman;bir yanımız pırıl pırıl
suları ile çağlayan , koca ağaçlar arasında kaybolan dere. Suyu yüzyıllar
ötesinin işçiliğini taşıyan iki taşköprü ile geçiyoruz. Patikamız da yüzyıldır
kullanılan köy yolu, taş köprü ile yeni yola bağlanıyor. Şimdi Yürek
mahallesine doğruluyoruz.
Ören çayı tepeler arasında bir
gözüküyor, bir kayboluyor. Orman içi patika yollarımız inek çiftliğinin yanından köye bağlanıyor.
Köylülerimiz sıcak karşılıyor bizi. Artık alışmışlar yürüyüşçülere,
gönüllerince, cömertce bir şeyler ikram etme çabasındalar. Bugün payımıza düşen
köy gençlerimizin nişan töreni lokumları idi. Mutlu olsun gençlerimiz, diyorum.
Köy okulları yıkılmaya mahkum edildiği için 23 Nisan kutlamaları göremedik
köylerimizde. Bizlerin bayraklı olması coşturudu onları.
Yürek Camii önünde, sağ olsun
sürücülerimiz, yorgunluğumuza ilaç sıcak çaylarımız semaverlerde hazır.
Köylülerimiz de karışıyor yorgunluğun mahmurluğu ile süren söyleşimize. Servislerimizle Çameli yoluna doğruluyor, Üzümlü’den evlerimize dönüyoruz.
*Su değirmenlerinin bölümlerine verilen
adlar. Su değirmenleri ile yitip gidecek sözcüklerimizden birkaçı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder