BARIŞ
SAĞLIK MUTLULUK
Karabel
, Belarası, Karaçayır, Bayır (Ambarkavak) 27 Aralık 2015
Fethiye Dağcılık yazdan kalma
kış günlerinden bir pazarda yaylaları yürüyor. Kış bekliyoruz, sonbahar
bitmiyor. Yağmur özleniyor, afetsiz gelsin.
Pazar sabahı iki servisle
çıkıyoruz yola. Güneş gülümsüyor, sıcak hava. Ne giysek acaba? Zorlar ovasında
bir iki tarla ekili. Buğdaylar- ekinler çıkmış büyümeye çalışıyor. Yağmur
bekliyor, bereket gerekli.
Sabah serinliği gündelik olayları
taşıyor ağır bir yük. Sözler, gülüşler asılı kalıyor, savaş ortamından çıkış
yok.
Seydikemer geride kalıyor, güzelim çam
ağaçlarının ışıklı- yaldızlı yaprakları dağı taşı aydınlatıyor. Kavaklı’dan
yukarıya çıkıldıkça yayla serinliği yüreklere de serinlik katıyor. Dereyol’da
sonbahar renkleri ile çınarları geride bırakıyor 1300 metrede Karabel’de
iniyoruz. Yayla burası, ısırıyor soğuk birden, yürümeye başlayalım, ısınalım.
Eski yayla yolundan Belarası’na
yöneliyoruz. 1300 metre soğuktu, biz daha da tırmanıyoruz şimdi. Güneşi
gördüğümüz yerler sıcak; gölgeler soğuk. Yerlerde kırağı, gök pırıl pırıl. Ardıçlar başlıyor çam
ağaçlarından sonra. Patikadan tepeye tırmanıyor, baz istasyonu var kocaman,
demir yığınlarını geride bırakıyoruz. Batımızda Belarası evleri gözüküyor.
Köyün üstünden devam ediyoruz Kaplankayası dedikleri zirveye yol alıyoruz. Bin
altı yüz metrelere kadar yükseliyoruz koca ardıçlardan sonra sedirler ve
amansız kayalar arasında. Kayalarda yosunlar koca ağaç dallarında yosunlar… Sonra buzlu sular, kırıyor biraz da buz
kıtırdatıyoruz, buz gibi soğukta.
Keçiler özgürce dolaşıyor, çobanları
gözüküyor arkadan. Köselerin Fatma Teyze imiş çobanımız. Çocukları Fethiye’de
oturuyormuş , onu da çağırıyorlarmış yanlarına da:” Ben duramam oralarda. Soluk
alamıyorum, canım sıkılıyor, alıştım dağlara, soğuklarda yakarım ardıç odunumu,
ısıcacık otururum sobamın başında.”
diyor.
Haklısın Fatma Teyzem, “Düz ovada
yorulur, dağda gezen ayaklar.” Göç olmasın zaten, herkes her yerde istediği
kalitede yaşama ulaşabilmeli. Uygarlık bunu gerektirir. Çocuklarımız da iyi eğitim alabilmeli köylerimizde. Büyük
özlemim bu. Hele sokağa çıkma yasağı olan Sur, Cizre, Silopi,
Dargeçit ve Nusaybin’de yaşanan sokağa çıkma yasaklarının getirdiği
göç sönmeyen ateş olarak kalacak
zihinlerde. Barışa sağır olmamalı yürekler.
“Doğuda Savaş Varken Batıda Güneş Doğmaz” Güneydoğuda
hemen, bir an önce barış sağlanmalı ve yaralar sarılmalıdır
Fatma teyzeyi karayağız teni,
sevgi dolu yüreği ve keçileri ile baş başa bırakıyor, yürmeye devam ediyoruz.
Belarası’nda çoban evlerinin doğa ile uyumuna bakıyor, buralarda yaşamanın
hangi bedelleri istediğini düşünüyorum.
Hava güzel, su güzel, dağ taş güzel de yoksulluk ve yoksunluk diz boyu .
Ardıçlar,
yüz yıllık, iki yüz yıllık, beş yüz yıllık ardıçlar, sonra sedirler sedirler ve
meşe ormanı. Bu kadar bol meşe ormanı görmedim daha önce. Sonra ardıç ağacından
alafarı( çeşme önünde u biriktirmek için yapılan küçük havuz) ,ardıç ağacından
boruları ile çeşmeler, sonra çatısı ardıç ağacı kabukları ile örtülü keçi-
koyun ağılları.
Kaplankayası’ndan aşağı Bayır’a
yöneliyoruz. Karabel köyü ve ovası uzanıyor sağ tarafımızda, uzakta. Önümüz ,
sağımız solumuz orman. Hele meşe ormanı. Yerlerde meşe ağacı yaprakları kuru
hışır hışır. Adımlarımız bir koro hışırt, hışırt, kışırt… Doğamızı sesleri ile
yaşıyoruz. Özgür ses kayıdına başlamış, biz yürüyoruz doğada bir ritimle… Bayır
aşağı inmek kolay. Çayırlarda kuşburnular kurumuş, karamuklar kızıl dikenleri ile
kalmış, baharı beklemeye durmuş.
Öğle yemeğimizde çoban köpekleri ile haşır
neşir oluyoruz. Öyle candan, sevimli
karşılıyorlar bizi. Kerim Abi çıldırasıya seviyor hayvanları da.
Kabukdamı düzünü de geride
bırakıyoruz, Ambarkavak Mahallesi yaşlı
çınarı ile karşılıyor bizi. Yine canım köylülerimizle söyleşe eyleşe yürüyoruz
evlerin arasından. Dolmuşlarımız da gelmiş mahalle merkezine, çeşme başına,
demlemişler çaylarımızı. Sağolsun sürücülerimiz. Bu arada ameliyat olan
sürücümüz Mehmet Bey’e de “Geçmiş olsun”dileklerimizi iletelim.
Köy içinde köyümüzle çeşme başında
içiyoruz çaylarımızı. Biraz soluklansın ayaklarımız. Yolumuz uzaun, haydi
servislerimize. Bayır köyü’nün içinden geçerken çocukluğu burada yaşamış olan
Nermin’in anılarını dinliyoruz.
Anayola ulaşıyoruz, günbatımı
seyri ile Fethiye’yi buluyoruz. Bu yılın son yürüyüşü, yeni yılı
karşılayacağız, yeni umutlar peşinde. Herkes yeni yılı kutlarken “barış ve
sağlık, mutluluk” sözcükleri uçuşuyor dillerde. Yine de tüm insanlığa ;
kadınların, çocukların insanların
öldürülmediği sevgi dolu yıllar diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder