MAVİLİKLERDE
21 EYLÜL 2014,FETHİYE DAĞCILIK
GRUBU, KABAK- CENNET KOYU PARKURU
Fethiye Dağcılık
yaz keyfini bazı etkinliklerle
sürdürüyor. Karanlıkiçi Kanyon yürüyüşü, Sarsala Koyu yüzme, Kelebek Vadisine
iniş sonrası havanın biraz daha serinlediğine inanıyoruz.
Güz geldi
dostlar. Doğa yenilenmek üzere kış uykusuna hazırlanıyor. Tüm bereketini
sunacak güz serinliğinde. Artık meyveler daha tatlı, sebzeler daha lezzetli.
Hele sabah çiği ile bahçeler daha bir alımlı. Ağaçlar kırmızıdan yeşile,
sarıdan turuncuya renk cümbüşü olmaya hazırlanıyor. Yayla balkonlarında
kurutulmaya asılmış biber, fasulye dizileri, örtülere serili kaklar…
Tarhanalar, bulgurlar, turşular, salçalar, soslar hazırlandı. Doğallığa
ulaşabilenlere ne mutlu…
Bu pazar
biraz yürüyelim, biraz yüzelim, deniz keyfini de sürdürelim. Kabak Koyu’ndan
Cennet’e yürüyelim deniz eşliğinde, Cennet’in sularına dalalım; tekrar
yürüyelim… Toplanıyor grubumuz Fethiye Kaymakamlığı önünde. Pırıl pırıl bir
Fethiye sabahından Merhaba…
İki araçla
çıkıyoruz yola, Ölüdeniz’i sabah dinginliği ile görmek coşturuyor deniz
tutkumuzu. Dolmuştan atlayıp açılacağım enginlere… Kabak’ta iniyoruz servisimizden.. Koy’a inen
araç yolu kıvıl kıvıl kum. Çam kokusu deniz kokusuna katılıyor; kumsal, kokular
ve dallar arasında nazlı nazlı uzanıyor.
“Arkadaşlar denize sulanmayınız lütfen, Cennet’te yüzeceğiz.” Yüzerek mi gitsek deniz çekici; dalgalar davetkar… İkirciği bırakıp yalçın
kayalardan denize uzanan çam ağaçlarının arasına dalıyoruz. Antik çağların
büyüsü ile Likya yolları bizi koydan koya ulaştırıyor.
Yürüyüş
özlemi, deniz enginliği, yelkenlerin gizemi, çam yeşilinin pırıltıları arasında
yolumuz kıvrıla döne sürüyor. Yedi Burunlar burası. Babadağ’ımızın etekleri
salkım saçak uzanmış denize. Ege’de
denizin sınırları vardır, Akdeniz’de enginliği. Gökyüzüne karışmış deniz
ufukta. Rodos Adasını görmeye çalışıyoruz, Babadağ’a doğru yükselmeliyiz.
Tüllenmiş bir çizgi ayırıyor gökyüzünü denizden.
Yorulduk da
son elli metrelerle yürüyoruz. Denizde teknelere el sallıyoruz, Cennet Koyu’nu
görüyoruz, yürüyoruz… İlk molamız Cennet
Kamp’ta. Soğuk sular, sıcak çaylara eşlik ediyor, hücrelerimiz dinginleşiyor,
dinlendirme denizde… Cennet Kamp gizlenmiş ağaçların arasında, denizi kumsalı
ve kimseyi rahatsız etmiyor. Doğal bir
yerleşim oluşturulmuş, mağara ile serinliyor, çadırlarda
konklayabiliyorsunuz.
Cennet Koyu kumları kımıl kımıl. Çam ağaçları
gölgesinde, kumlar üzerindeyiz, eşyaları bırakan sulara atıyor kendini. Sonra
yemek molası. Yemekler diyet usulü artık. Burcu katkılı suyu elinde peynirli
salatasını hazırlıyor. Sami haşladığı yumurtalarını paylaştırma peşinde. Çatal
göbeğinden kurtulmaya kararlı, anacığının kabak kızartmalarına veda etmiş.
Ortaya saçılıyor yeşillikler, doğranıyor domatesler, peynir zeytin
eşliğinde ellerde dolaşıyor. Haydi
denize…
Bu kum, bu
mavi, bu deniz, bu dalgalar başka. Ne kadar açıldık farkında değiliz. Gittikçe gidesim
geliyor da yeter, diyoruz. Yalçın kayalara, zirvesi gözükmeyen Babadağ’a takılıyor
gözlerimiz. Başka bir dünyadayız. Beton yok şimdilik burada. Plastik yok. İnsanlığın
yaşadığı ürkünç savaş yok,göç yok, IŞİD yok, Fethiye Lisesi yok… Deniz kum ve yeşil… Kaç sene daha korunabilir
bu güzellik bilmem. Birkaç tekne gözüküyor kıyıda. Kabak Koyu’nun üç-beş sene
içinde yapı yığınına döndüğüne tanıklık ettik. (Akşama yoklara döneceğiz)
Kabak
Koyu’na tekne ile dönelim, diyor birkaç kişi. İlk yürüyüşü biraz kısaltma
peşinde. Cennet Kamp’ta ufak yapılı bir
kaptanla sıkı bir pazarlık ediliyor. Kaç kişi yürüyecek, sayıyoruz. Bir daha,
bir daha… Sonunda anlaştık. Saat de dört olmuş. Dönmek zorundayız. Cennet
bırakılamaz da… İki saatlik bir yürüyüş bekliyor deniz seyri ile. Dalgalarla
boğuşarak tekneye biniyor bir grubumuz da…
Kabak
Koyu’nda da denize giriliyor, koy tırmanışı
var; servis de var… Yine birkaç
kişi servisle çıkıyor. Ben bu tırmanışı çok severim. Durup durup denize ve
burunlar arasında nazlı nazlı uzanan kumsala bakmak dinlendirir beni. İçime
doldururum denizin dinginliğini, kumsalın nazını,yeşilin büyüsünü, lacivertin
koyusunu, dalgaların ışıltısını; sonra daha bir rahat dönerim günlük yaşantıma.
Daha bir güçlü olur daha bir baş edilebilir bulurum yaşamı, savaşımı
kolaylaştırırım kendimce.
Şimdi
toplandı yürüyüşçüler keyifle sıcak çay söyleşisinde. Günün değeri paylaşıldı,
servislere binildi.
Haftaya
Fethiye Dağcılık yürüyüş programı başlıyor dostlar. Pazar günlerimiz doğaya
kilitli. Oğuz Bey’e sağ ol diyor, özlemle rehberimiz Yusuf ÇİLENGİR’i
bekliyoruz. Yusuf Çilengir haftaya Afkule- Darboğaz parkuru ile düşecek önümüze… Yine deniz
enginliği ile yürüyecek, yine Akdeniz mavisi ile serinleyeceğiz. Atiye KAÇAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder