25 Haziran 2014 Çarşamba

ZİRVELERDE
(Akdağlar- Uyluk Tepe zirve yürüyüşü. 22 Haziran  2014)
FETHİYE DAĞCILIK  sezon sonu yürüyüşü
               Son yürüyüşümüz olabilir bu hafta. Sıcaklar iyice bastırıyor. Yaylaları zirvelerle görelim. Yükseklere çıkalım, gökyüzünü kucaklayalım; sonsuzluk , özgürlük tutkusunu yaşayalım.Batı Torosların zirvelerini zorlayalım, 3020 metre yükseklikte Uyluktepe’ye çıkalım.
       “ ToroslarTürkiye'nin Akdeniz kıyılarına paralel olarak, Teke Yarımadası'ndan  Suriye'ye, hatta iç kesimlere de uzayarak Irak sınırına varan, içinde birçok sıradağı da barındıran bir dağ zinciridir. Bu zincirin en yüksek noktası, Kayseri - Niğde - Adana illeri arasında bulunan Aladağlar sırasında , 3767 metrelik Kızılkaya zirvesidir.
Toroslar  üç bölümdür:
Batı Toroslar ;Akdağlar, Bey Dağları, Katrancık Dağı, Geyik Dağları
Orta Toroslar; Akçalı Dağları, Bolkar Dağları, Aladağlar, Tahtalı Dağları
Güneydoğu Toroslar; Nurhak Dağları, Malatya Dağları, Maden Dağları, Genç Dağları, Bitlis Dağları
      Batı Toroslar veya Antalya Toros Dağları, Teke Yarımadasından başlayarak Antalya Körfezi'nin çevresinde bir yay çizer. Doğuda Taşeli Platosu ve Göksu Nehri ile Orta Toroslardan ayrılIr.
         Akdağlar’dayız. Uyluk Tepe Gömbe Köyü’nün hemen batısında yükselir. Akdeniz Bölgesi’nin ikinci büyük zirvesidir. Tamamen çıplak bir arazide , bir kaç gölü bulunan zirvesi kayalık bir dağdır.(Birinci büyük zirve 3070 metre Kızlar sivrisi ) Yeşil Göl, Küçük ve Büyük Kara Göller gibi düdenli gölleri dağın bir başka güzelliğidir. Kuzeyinde ve Yumru Dağ ile arasında Suçıkan Deresi , dere yatağının beslediği Çukurbağ ve Çakallar düzlükleri bir cennettir. Yine kuzeyinde Subaşı Yaylaları ile Kuruova Yaylası vardır.”
            Yolumuz uzun, saat beşte toplanıyor, yola çıkıyoruz. Gömbe’de içeriz sabah çorbalarımızı.Kalkan üzerinden çıkmaya karar veriyoruz, dönüşümüz Elmalı’dan olacak.  
             Sabah serinliği ile yaylaya ulaşıyoruz. Gömbe merkezde birkaç lokanta var. Çorbamızı içiyor, Uçarsu’ya doğru yol alıyoruz. Rehberimiz Oğuz Kolak ile Ali Yakar . Yusuf Bey’in oğlu Üniversite sınavında bu hafta da  .
            Yürüyüşümüz  önce traktör ve arazi arabalarının geçebileceği toprak yolda. Tepeler arasında yol uzuyor, koyun ve keçi sürüleri ile dolu bir yaylaya ulaşıyoruz. Birkaç çadır, Kaş’tan gelmişler. Yayla güneşi ile yanmış karayağız delikanlılar, amcalar, çocuklar ve zor koşullarda kadınlar. Söyleşiyor, tırmanmaya devam ediyoruz. Artık patikadayız yer yer incelip kaybolan. 2100 metre rakımdan başladığımız yürüyüş  3024’te bitecek. Kayalar aşıyoruz, kar öbeklerine karışıyoruz. İlk yayladan, Subaşı’ndan sonra yaklaşık iki saat yürüyoruz. Sonra bir göl, Yeşilgöl;  yalçın kayalıklar, çıplak tepeler arasında. Ali Yakar arada çıktığımız yüksekliği söylüyor. 2500, 2800… Sabırsızlanıyoruz. Tepeler arasında, tepeler üstünde göller. Yeşil yeşil sularla nazlı nazlı parlayan göller. Mola sayıyoruz seyri. Zihnimize kazıyoruz.
           Semra İstanbul’dan gelip katılmış aramıza ilk dağcılığı. Hatice ve Nazife de çok yoruldu. Önde gidenleri görüyoruz tepeler aşıyoruz, bir tepe daha…
            Kayalar taşlar arasında Torosların endemik çiçekleri. Çıtı pıtı,  mini mini çiçekler. Sarı, mor , mavi, pembe, akça pakça çiçekler. Sonra kuş sesleri, kendilerini göremediğimiz kuş sesleri. Böceklerle kımıl kımıl her yer. Bilal Bey çekiyor güzelim çiçeklerin fotoğraflarını.
               Gök bambaşka bir gök, mavinin en güzeli. Ak bulutlar serpili aralarda tüy tüy. Bulutları kucaklıyoruz, gökyüzünün sınırsızlığına kanıyoruz.
          Geçen sene aynı dönemde yürüyen arkadaşlarımız var, üzgünler. Yeşillik azalmış, sular çekilmiş çoğu derede, kar öbekleri küçülmüş. Sonra çekirgeler çok. Kuraklık korkusu dolaşıyor yüreklerde.
          Zirveye ulaşıyoruz. Elmalı yönünde bir uçurum. Kız,  oğlan çukuru diyoruz.  Taşlarla zirve bayrağının etrafında dinlenecek, enerjimizi toplayacak, inişe geçeceğiz. Üç buçuk saatte ulaştık  zirveye. Dört bir tarafımız engin. Elmalı Ovası uzuyor boylu boyunca. Seki Ovası belli belirsiz  irili ufaklı  köyler dağlar arasında.  Küçük göller yanında Girdev Gölü seçiliyor en büyük göl.  Uzadıkça uzuyor ovalar, tepeler. Kızlar Sivrisi çekici geliyor. O zirveye de yürümeliyiz.
          Dağcılık kulübelerinin bakımını yaptığı “zirve defteri” ni çıkarıyoruz korunaklı yerinden. Yazıyoruz, gönlümüzce bir iki not. Yükümüz de hafifliyor azıklar yenince. Şimdi dönüşteyiz.
           İniş daha kolay geliyor ama daha dikkatli olmak zorundayız. Taşlar boşta, toprak kuru, kaygan bir zemin iniş dik. 60-70 derecelik çıkış ve inişler zorlu.Kayarak esnek  düşüşler güldürüyor bizi. Çobanlarımız var karşıcı.. Yaylalarımızda çoban  konakları arasında araçlar da var
            Saat dört oluyor, adım adım iniyor dolmuşumuza ulaşıyoruz. Çobanlardan günlük değil anlık süt alıyoruz. Aysel Ablam hemen topluyor koyunlarını ağıla, kapıya da küçük kızını bırakıyor nöbetçi. Bakracını alıyor eline, hemen dalıyor sürünün içine. Yakalıyor birini sütünü sağıyor. Bırakıp bir başkasına geçiyor. Nasıl karıştırmadan tek tek tanıyor koyunları şaşıyorum. Su şişelerimiz süt ile doluyor, yola düşüyoruz.
          Gömbe’de akşam yemeğimizi yiyelim. Köfte yemeyi seçiyoruz, Gömbe’nin de özel köftesi var. Yayla alışverişimizi  de  yapıyoruz. Elmalı’ya uğramalı, leblebi alıp yanık keçi sütü dondurması tatmalıyız. Yorgunluğumuzu yollarda bırakabilir miyiz? 
             Elmalı Ovası’nda elma bahçelerinin yanına asma bağları da var bakımlı.Kirazlar kızarmakta hafiften. Kayısılar sararmış. Ova çıkışında hava kararıyor artık. Güğü Belini aşıyor Seki’den Fethiye yoluna düşüyoruz.
           Yeni yürüyüşlerde yine birlikte olma dilekleri ile evimizdeyiz.


               
     

         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder