PEKMEZ TULUKLARI
Arsa- Koyat Geçiti-Kayadibi- 30/10/2016- 15 km
Bu pazar yolumuz Arsa’ya.
Toplanıyoruz Fethiye Lisesi karşısında, Mercan pastanesi önünde: yolculuk
başlasın. Saatlerin akıllı
telefonlarımızca, kontrolümüz dışında geri alındığını fark etmeyen
yürüyüşçülerimiz çıkamıyor dağlarımıza.
Zorlar Ovası, eski pamuk
tarlalarımız, beton yapılar arasında yalnızlaşıyor, yoklaşıyor. Saklıkent
yolundayız. Tarlalarda güz hasatı, güz renkleri. Ağaçlarda meyveler boynu
bükük, alıp-satan yok. 0n kuruşmuş kilosu, toplama emeğini karşılamaz. Elma
Seki’de perişan, nar Eşen Ovasında.
Döver’den ayrılıyor, Bağlıağaç
bahçelerini geride bırakıyoruz. Akdağ eteklerinde güne karşı köylerimiz.
Yolumuz Arsa’ya; güz bereketini yaşayacağımız için coşkuluyuz. Fethiye’nin
meyve deposu, adıyla özdeşleşmiş. “Arsa elması, Arsa üzümü, pekmezi “ özellikle
aranıyor pazarımızda. Ta eski çağlardan beri yerleşim yeri, bereketli
topraklarıyla. Arsa adı önce arazi parçası anlamını çağrıştırıyor; ancak
köyümüz adını Likya antik kentlerinden olan
“Arsada”dan alıyor.” Arsada” Likçede
akarsu anlamına geliyor. Köyün çevresindeki bol akarsular bunu gösteriyor.(Sular bu sene coşmak için
yağmur bekliyor.)Arsa adı Osmanlı
dömeminde de “Arısu” olarak geçiyormuş. Akdağ
eteklerinde, Gömbe’den Uçarsu’dan gelen
kaynaklar kanyonu besliyor da bu sene yağmur yok, kupkuru arklar, dereler,
kanyonun dibi… Toprak kuru, bağlar bahçeler , kekikler, çakırdikenler kupkuru.
Çeşmeler var bir iki cılız suları ile.
Köy yolu ve
meydanda altyapı çalışmaları var, üzümler toplanmış bir iki traktör kasalarla
geçiyor yanımızdan yöremizden. Yürüyüşe başlıyoruz, asma lar karşılıyor, nasıl
da tatlanmışlar. Bereketiniz bol olsun, diyorum, asma bahçelerinin birinde bir
teyzem gül yüzüyle karşılıyor bizi. Aşağı Mahalleye yöneliyoruz, güz yangısı
güneş. Bol meyve, bol su gerekli, iyi terliyoruz. Üzümler narlar elmalar
incirler dallarda, elimizde, ağzımızda. Gözümüzü doyuruyoruz öncelikle.
Asma bahçeleri
bitiyor, elma ağaçları yerini zeytin ağaçlarına bırakmış olmalı, yeni dikilmiş
zeytin ağaçları var. Karşımızda yalçın kayalıkları ile Kayadibi tepesi.
Bayırdan aşağı salınıyor, kanyona iniyoruz. Yerler kupkuru, kanyonda su yok.
Kayadibine
yöneliyoruz. Arsa tamamen karşımızda şimdi. Ençok asma bahçesi var yeşille sarı arası. Evler küçülmüç asmalar büyümüş.
Bağlar arasında su yolu kuru. Çalılar yaz kış yeşil ya yetiyor. Akdağın eteklerinden Eşen Ovasına uzanıyor
önümüz. Koyat Geçiti yalçın kayaları ile
önümüzde. Dimdik patikadan zikzaklarla iniyoruz. Kanyon sularını besleyen
dereler kesiyor önümüzü , dereler de susuz. Üç taş köprümüz var antik çağlardan
kalma. Taş kemerleri ile yıllara meydan okuyorlar. Köprüler susuz, dere
kenarlarında ağaçlar sarı sapsarı. Defnelerin yaprakları büyüyememiş,
çitlembikler sarı kızıl.
Doğa renklerini
seriyor önümüze… Çınarlar, asmalar; İncir, ayva , elma ağaçları yeşilden bir
sarıya bir turuncuya koşuyor.Sonbaharın
güzelliği.
Evlerde de güz
telaşı, eh üzümler kaynasın, pekmezler yapılsın. Tuluk kullanan var mıdır acaba
hala! Gözümün önünde, belleğimin en güzel yerinde Arsa’nın pekmez tulukları.
Babamın asker
arkadaşı vardı Arsa’da , Memiş(Karadayı)
amcamız. Çok pekmezini yedik çocukluğumuzda. Seki’den atlarla Fethiye’ye un
getirip satıyor babam. Koyat geçitinden Arsa’ya geliyor, Memiş Amca’dan
pekmez alıyor tuluklarla, yükletiyor atlara, Seki’de buğday karşılığında
satıyor, tekrar un yapıyor, tekrar yola çıkıyor. Tuluklarda pekmez lıkır lıkır
at yürüdükçe. Atın ayağı kaysa parça parça olur, diyor babam gülerek.
Pekmez tuluklarda, tereyağ karında (kurutulmuş
keçi- koyun işkembesi), peynir deride,saklanıyor o zamanlar. Çamaşırlar küllü
su ile , dere kenarında, çamaşır taşlarında, küllü su ve tokuç ile yıkanıyor, kızıl
heybede saklanıyor. Tas olarak , sıcak su için alavırt (su kabağı)kullanılıyor; su toprak
testilerde evlere taşınıyor.
Çocuklarımız sorguçla besleniyor, emzik yok. En çok da tarhana çorbası
içiliyor, üç öğün yoğurt yeniyor. Kaşıklarımız
ağaç, kap kacağımız bakırdan. Kalaycılarımız var köylerimizde . Plastik
girmemiş hayatımıza henüz, kanser tehdidi yok. Herkes evinde , bahçesinde
yetiştirdiğini yiyor komşusuyla bölüşerek.Yiyecekler de paketlere girmemiş
daha. En güzel tatlımız iki bisküvi arasına sıkıştırdığımız Elmalı lokumu pembe
pembe. Memiş Amcam yardıma geliyor çok işimiz olduğunda. Araç yok, egsoz kokusu
tanımıyor genizlerimiz. Çeşme başlarında ağaç köşklerimiz var çınar
gölgelerinde. Arsa’da profilden yapılmış köşk de gördüm çeşme başında. Her şey değişti. Her şey
değişti de en zoru ölümlerin değişmesi.
Yaşlanarak ölenlerimize ağıtlar yakamıyoruz, daha acı gençlerimizin kayıpları. Güne her güne yeni bir sancı ile
uyanıyoruz. Şehit haberlerinin önüne geçti baskın, gözaltı, tutuklama haberleri. Daha dün Cumhuriyet
gazetesine yapılan baskınla yaşıyoruz acı günlerimizin birini. Yaşam
alanlarımız daralıyor, İlerleyeceğiz derken daha gerilere gitmek çocuklarımız adına kaygılandırıyor,
korkuyu büyütüyor. Cumhuriyetimizin kazanımlarına sahip çıkacak gençlerimizin
haykırışları serinletiyor yüreklerimizi.” Güzel günler göreceğiz çocuklar,
güneşli günler…”
Kırkayak olup zıkzaklarla iniyoruz. Nar
bahçelerinden geçiyoruz. Kanalımızda su var, coşkun sularla serinlemek
kendimize getiriyor. Saklıkent yoluna iniyoruz, çeçme başında servis
sürücülerimizin hazırladığı çaylar ve yürüyüş dostlarımızın sıcak söyleşileri
alıyor tüm yorgunluğumuzu. Dönüş daha
keyifli şimdi. Atiye KAÇAR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder