MAVİ MAVİ MAVİ
SARSALA
KOYU- KLEOPATRA HAMAMI- GÜNGÖRMEZ KOYU- 09.10.2016 /12 KM.
Pazar günleri doğa günü bize. Doğaya
sığınma, ter atma, güzellikleri içimize sindirme günü. Yitirme ürküsü ile
sarıldığımız dağlarımız, taşlarımız, denizlerimiz, kuşlarımız, yollarımız;
uzak, titrek köylerimiz var. Var olduğumuzu bilme, varlığımızı görme, gösterme
tutkumuz depreşik. Kötü günler yaşadığımız bu günlerde sarılıyoruz birbirimize.
Bir haftalık özlemle “günaydın”
diyoruz yürüyüş dostlarımıza.
Günümüz aydın olsun, güzel yurdumuzun üzerindeki kara bulutlar kalksın, ülkemiz
aydın olsun.
08.30’da toplanıyoruz eski Fethiye
Lisemizin karşısında, Mercan Pastanesi önünde. Yolumuz uzun, rehberimiz Yusuf
Çilengir listesini kontrol ediyor, üç servisle yollanıyoruz Muğla yoluna,
Dalaman’dan geçip Sarsala Koy’una
ulaşacağız.
Muğla yolundan ayrılıyoruz
Dalaman’da, denize çeviriyoruz yönümüzü. Kükürtlü suları ile Tersakan Çayı keskin kükürt kokusu ile kıvrım kıvrım yanımızda.
Ova, portakal ve nar bahçeleri ile gönlümü açıyor. Yapılaşma çok değil henüz. Nar
bahçeleri kıpkırmızı meyveleri ile müşteri bekliyor:yok. Ağaçlarda mahzun
çatlamaktalar. Kapıkargın köyünü geride bırakıp tepeye vuruyoruz. İki göl
beliriyor sağımızda. Sazlıklar arasında bir küçük göl “Baldımaz Gölü”, hemen
sonrasında “Kocagöl”. Sabah dinginliği ile kımıltısız suskun uzanıyor. Yeşili
almış içine sınırını yutmuş yansıma. Küçük adacığı da narsist suya yansımasını izlemekte.
Gölün seyrine dalmışken tepeyi aşıyoruz birden
deniz uzanıyor önümüzde. Adalar arasında sanki daha daha koca bir göl.
Yelkenlileri, yatları salınmakta mavilerde. Sarsala Koyu aşağılarda nazlı nazlı
uzanıyor kumsalıyla. Kıvrıla döne iniyoruz koyumuza. Servis sürücülerimiz
Mehmet ve Zafer Beyler çıkarsınlar koyun keyfini ; biz yürüyeceğiz.
Koyun sağından patikadayız. Denizimiz
solumuzda şimdi. Mavi mavi mavi uzanıyor, çağırıyor hoyratça. Patikamız yer yer,
yere uzanmış kayalardan atlatıyor bizi.
Çam ağaçları korusa da güneşten nem epey
terletiyor. Akşam yağmur yağmış ki yerler ıslak, taşlar yosunlanmakta. Tepeyi
aşınca denizin dibine iniyor patikamız. Şıpır şıpır su sesleri eşlik ediyor
uzun süre bize. Teknelerin yaklaştığı bir koya ulaşıyoruz. Hamam koyu diyor
çalışanları. Çadır kampları ile yolcularını bekliyorlar. Daha çok da
yatların gereksinimlerinin karşıladığı
bir koy. Devam ediyoruz. Kleopatra Hamamı’nda denizimize dalacağız.
Mısırlıların kraliçelerini korumak için yaptıkları doğudan batıya, bu koydan
başka bir koya uzanan bugün yer yer
yıkılmış koca bir duvar var. Kapı koyu
adı da bu duvardan geliyor. Koca duvar deniz kıyısından yol veriyor
patikamıza. Zeytin ağaçları ve
keçiboynuzu ağaçlarının çam ormanıyla harmanlaştığı bu koyda atacağız
terimizi. Yürümek isteyenler bir tepe
daha aşıp Güngörmez koyuna ulaşacak.
Kleopatra’nın tatillerde geldiği
bu koyda kullanmak için yaptırdığı hamam kalıntıları denizin içinde. On beş
yirmi sene önce hamam kalıntılarının tabanı da sular içindeydi. Sular çekilmiş
sanki kalıntılar daha bir su yüzeyine çıkmış. Hamam kalıntıları içine
dalıyoruz, renk renk balıklar sularda. Deniz
berrak, serin; irili ufaklı adalar sarmalamış sularımızı; sular mavi mavi mavi. Kleopatra hala buralarda
geziniyor mudur?
Güngörmez yolcuları
ıssız sessiz yalnız konuklarını
bekleyen mavilerde denize giriyorlar. Ulaşım daha zor, daha yalnız
kalmış bu koy. Yatlar da uzak buluyor olmalı.
Dönüşümüz daha kolay sanki. Yolu biliyoruz; tüm yorgunluğumuzu mavilere
bıraktık. Ankara Garı’nda yaşanan katliam yıldönümü sessiz sözcüklerde
uçuşuyor. Suskunluğumuzda, denizin enginliğine, dağların doruklarına baktığımızda içimiz acıyor derinlerde.
Anma sırasında da acılar yaşanıyor.
Güzel yurdumuzu ölümlerden, yıkımlardan arındıracak bir ışığa gereksinim duyuyor bellekler.
Gençlerimiz "Gün gelecek bu ülkenin
kanlı meydanlarını, dağlara ve denizlere açılan tüm sokaklarını, patikalarını
özgürlük türküleriyle çınlatacağız" diyorlar, umutlanıyoruz. Ataol Behramoğlu “Yaşamak görevdir yangın yerinde…”diyor. Ben de
(biz de) bu dürtü ile yazıyor, okuyor, yürüyorum.
Dönüşümüzde gün gölgeye dönse de
terletiyor seri yürümek. Bir yanda deniz söylemekte en güzel türkülerini, bir
yanda dağlarımız yeşilin binbir tonu ile yansıtmakta gün ışıklarını.
Yorgunluğumuz Sarsala Koyu’nun sularında
kalmalı. Kumsala ulaşan tatlı bir telaşla mayo derdinde, yürüyüşçülerin öncüleri
denize dağılıyor. Su serin dingin yine, yorgun kasları dinlendirme derdinde
serinlik serpiyor yüreklere. Gün batımını Fethiye sularında yaşayalım, diyor
yollara düşüyoruz. Kızıl narlarda asılı kalıyor son bakışlar.
Yürüyelim dostlar, doğanın sesini
dinleyelim, sağlıklı kalalım, her Pazar sabahı
yollarda olalım. FETHİYE DAĞCILIK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder