SUSUZUM, SU İSTERİM
Devrent Boğazı, Karaağaç,
Alınca, Kabak /23 Ekim 2016/ 15 km.
Fethiye Dağcılık üyeleri, pazar
yürüyüşçüleri yollarda yine. Fethiye lisesi karşısında toplanıyoruz. Sayımız
artıyor, üç servisle çıkıyoruz yola. Ölüdeniz’den geçeceğiz , deniz seyrimiz
var yine. Taşyaka’dan Ölüdeniz ‘e yollanıyoruz. Ormana daldıkça Fethiye’nin pazar
mahmurluğu geride kalıyor.Ovacık’tan sonra Ölüdeniz açılıyor önümüze. Faralya
yolunda Babadağ eteklerinde kıvrım kıvrım yol alıyoruz.
Hava daha berrak, deniz daha mavi. Akdeniz ebruli mavili. Dağlar denize
yol bulma telaşında, On iki adalar
birbiri içine girmiş. Dağların ardı da deniz, denizin ötesi de dağlar. Göcek’e
uzanıyor bir tarafta gözlerimiz. Ufka doğru açık denizde Rodos adası pek
belirgin bugün. İnce uzun maviler içinde. Faralya’da yeşiller içinde evler
tenhalaşmakta. Kelebekler Vadisi seyir tepesinden Kirme’ye doğruluyoruz.
Babadağ dim dik iniyor denize. Yalçın kayalıklar heybetli. Kirme evleri denize
nazır, sabah güzelliğini yansıtıyor.
Kirme de geride kalıyor, asfalt bitiyor, kıvrıla döne tırmanıyoruz Babadağ’ımızı. Biz yükseldikçe deniz daha bir
açılıyor enginlere uzanıyor.
Devrent Boğazında 900 m’de iniyoruz servislerimizden, sağa yol alıyoruz.
Tırmanış yok bugün önce denize paralel yürüyeceğiz, sonra inişteyiz. Toprak
kuru, kum tozuyor. Su istiyor dağlar, taşlar, kuşlar, böcekler, arılar, otlar,
çöpler, .. Rehberimiz “su kaynağı yok” bilgisini vermişti. Dağlardayız ve su
kaynağımız yok. Bir çelişki bu, adsız çeşmelerimiz , küçük su gözlerimiz vardı
bizim. Çoban çeşmelerimiz gezerdi bağdan bağa. Orman yolundan patikaya
geçiyoruz. Çalılıklar içinde yol bulunuyor, deniz seyri ile avunuyoruz.
Karaağaç’tayız. Köy meydanında bir kalabalık var. Yemekler yapılıyor.
Bir genç karşılıyor bizi. Buyur ediyor yemeğine. Asker yemeği, diyor. Arabanın
birinin önüne yazmış kocaman” 20 yıllık filme, 12 ay reklam arası, iyi
seyirler” Ne seyredeceğiz a kuzum, kınalı kuzum; sürüp giden savaşı mı, hain
saldırıları mı, patlayan bombaları mı,
yitip giden canlarımızı mı, pervasızca yapılan açıklamaları mı, silahı
mı, silahlanmayı mı? “Yaşamak isterken
delicesine, ölümü mü özlüyoruz.”
Anacığın kokunu özleyecek kuzum, yüreği hiç soğumayacak sen dönene (dönebilirsen) kadar. Yani benim
kuzularım, kınalı kuzularım, ne için öldüğümüzü bilmeden ölüyoruz ya, bizi ölmeden öldüren ölümlere DUR diyemiyoruz
ya, içimi acıtan o. Keşkeğin de çok tatlı, etli nohutun da aşuren de. Sağlıkla
dön baba ocağına can kuzum, sağlıkla dönsünler tüm
kuzularımız.
Çınarımızda mola verelim, gürül gürül
suları ile çeşmemiz vardı dibinde, bir de tahta köşkümüz. Toprak yolun tozunu
kaldıra kaldıra geliyoruz çeşmemize: SU YOK. Sularımız kara borulara girmiş.
Sağa sola koşuyor. Çınarımız , koca çınarımız kurumaya yönelmiş, kupkuru
kökleri kuru derenin içinde.Köşkümüz de dayanamamış susuzluğa, çökmeye yüz
tutmuş. Tahtalar çürük çiviler çıkmış, belli ki kimse uğramıyor su olmayınca. “Susadım,
su isterim” diyor; köşk, çınar, toprak, yaprak, börtü böcek. Dayanacak
çınarımız, çınarlarımız. Koca çınarlar devrilmez, devrilebilemez. Sonbaharı
erken getirmiş sadece, yapraklarını erken dökmüş. Derinlerde bir su bir ışık
bulursun ey koca çınarım. Yağmurlar da gelir, umudumuzu yitirmemeliyiz.
Şimdilik kesseler de suyumuzu, biliyorum ki köklerimiz derinlerde, sağlam,
yeşereceğiz, yeşermek zorundayız.
Yolumuza paralel patikamızdan inişe geçiyoruz.Deniz tüm nazlılığı
ile dağları, adaları, yeşille mavinin
sarmaş dolaşlığı ile önümüzde. Alınca
çam ağaçları arasında gizli
birkaç yapısı ile sonbahar dinginliğinde. Likya yolu zikzaklarla iniyor aşağı. Ağlayan
kayalarımız sularını damlatabilmek için kışı bekliyor. Su kaynakları yok .
Küçük küçük yürüyüş gruplarını selamlıyoruz. .Belçikadan gelen beş altı kişi,
Alınca’ya doğru yol almakta. Çam ağaçlarının gölgesi sıcağı kesiyor.
Kabak evleri serpilmiş yamaçtan
aşağı. Orman içine gizlendiğini sanan yapılar tepeden kuşbakışından
kaçamıyorlar. Koy’umuz sakin çekici,
dalgaları kımıl kımıl kumlarda. Yemek molasını bile kısa tutmak istiyorum suya
ulaşmak tek tutkumum şimdi. Acelem var, Haydi Abdurrahman Abi, Rehberimiz de
hızlanıyor.Sıra sıra ağaç evlerin dibinden kumsala ulaşıyor, hemen de denize
atlıyoruz. Dinlendiriyorum tüm kaslarımı, beynimi. Denizden alıyorum engin, sonsuz yaşam
direncini. Yalçın kayalar, dimdik Babadağ sağlam duruyor arkamızda.
Anayolumuza ulaşmak için yarım
saatlik son tırmanışımız var. Bir grup servisle yol buluyor. Son terlerimizi de
atıyoruz, Kabak köyünde, yol kenarı tesislerinde, Özgür’ün yerinde denizimizin
ve koy’umuzun seyri ile dinleniyoruz. Dönüşümüz yine günbatımı kızıllığı ile..
Atiye KAÇAR