1 Nisan 2015 Çarşamba

BAHAR  BEREKETİ
 (Dalyan-Kaunos- Çandır- Ekincik-Sultaniye Kaplıcaları – 9 km.31.03.2015)
                    Hava yağmurlu. Geceden yağmadı, sabah başlıyor hafiften. Yağmur bereketli bu sene. Bahar bereketi de eklenmiş pazara, keyifli bir gün olacak. Fethiye Dağcılık yürüyüşçüleri  iki minibüsle çıkıyor yola.  Yanıklara doğrulduğumuzda önümüzdeki bulutlar korkutuyor: yağmur yüklü bulutlar.
       Tarihi, yeşili ve maviyi özel bir uyumla birleştiren Dalyan’dan başlayacağız yürüyüşe. Saat dokuz buçukta Dalyan’dayız. Yağmur da bekliyoruz ya acele ediyoruz. Hemen tekne-dolmuşlara yöneliyoruz. Milas’tan konuklarımız da  var , Ortaca’da katıldılar grubumuza.
               Dalyan kanallarında  karşı kayalara oyulmuş kral mezarlerını seyirle yola çıkıyoruz. Yağmur başlamak üzere.    Kanallar sazlıklarla işlenmiş, ağaçlar çiçeklerle süslenmiş. bahçeler Bodrum papatyaları ile renklenmiş.Yerler sulu ; yeşil , sarı , beyaz, mor çiçeklerle bezeli her yer. Karşılarda kayalara oyulmuş anıt mezarlar karşılıklı. Pürçekler topluyoruz, kuşkonmazlar buluyoruz . Her yerde bahar var bereketiyle. Bulutlar yoğun, yağmur yüklü. Çok yağmıyor, çisil çisil serinletiyor yürekleri, Doğa pırıl pırıl,dağlar dumanlı, gizemli. Kaunus Antik kentine yöneliyoruz.        
                  Muğla'nın güneyindeki düzlüklerden başlayıp, Muğla ile Antalya arasındaki dağlara kadar uzanan sahil şeridi, Kaunos'un egemenliği altındaymış. Bu bölgenin tamamında Kaunos'un tapınak türü kaya mezarları var. Kaunos'a adını veren hüzünlü bir aşk öyküsüdür. “Yunan mitolojisine göre, tanrıların tanrısı Zeus, Menderes Nehri kıyısında Tanrıça Leto'yu hamile bırakır. Tanrıça Leto'nun ikizleri olur: Apollon ve Artemis. Apollon'un oğlu Miletos,  Milet kentini kurar, ülkesini genişletir, ülkesine ” Karya”  adını verir. Karya Kralı Miletos'un da ikizleri olur. Erkeğe Kaunos, kıza Byblis adı verilir. Büyüdüklerinde Byblis, erkek ikizine aşık olur. Bu aşk, kardeş sevgisinin çok ötesindedir. Kız kardeşinin yasak aşkına karşılık vermeyen Kaunos, yanına dostlarını alarak ülkesini terk eder, şimdi kendi adıyla anılan yerde yaşamaya karar verir. Kaunos'un gidişine üzülen Byblis, o kadar çok gözyaşı döker ki, hala Dalyan'da akan ve “Calbis”  adı verilen pınarlar, o gözyaşlarından oluşmuştur. Hasrete dayanamayacak hale gelen Byblis, sonunda kendini bir kayadan aşağı atar.”  Bu mitolojik efsane Anadolu'da varlığını sürdürür pek çok yerde akrabalar arası aşklardan hala 'Kaunoş aşkı' diye söz edilmektedir
          Kaunos  kalıntılarını Dalyan seyri ile dolaşıyoruz. Kaleyi  geride bırakıyor, efsaneleri düş gücümüzle tamamlıyoruz.Yağmur çiseliyor, rengarenk yağmurluklarla yollardayız.  Biz yükseldikçe Dalyan uzanıyor.  Tepeler arasında gizlenmiş  İztuzu  Plajı, sazlıklar arasında su kanalları . Bir ucu Köyceğiz gölüne uzanan bu tanrıçalar vadisinde karşıda Pan ve Kızlan dağları .  Biz  Çandır’a yöneliyoruz.  Çandır şanslı,tüm evler dağın eteklerine serpilmiş, boydan boya uzanan Dalyan’ı izleyebiliyor. Çandır’ı yağmurun yalnızlaştırdığı sokakları ile geride bırakıyoruz. Orman yolundayız artık, tamamen yeşiller, incilenen çam ağaçları arasında.  Zeytinlikler  yalnız şimdi bahar bereketiyle. Geçen sene öğrenmiştim yöre halkından buralara “Çalıçukuru” dendiğini. Zeytin toplamak için yapılan derme çatma bağ çadırları boş şimdi
             Azra Erhat’ın , Türkiye’de benzer isimli 20 civarında dağ bulunduğunu söylediği Olympos (Ölemez) dağına  zorlu bir tırmanışa başlıyoruz.  Çam ağaçları keskin yeşil , yapraklar damlacıklarla yüklü. Ege denizi uzanıyor dallar arasında. Deniz koyu kurşun ağırlığında, yağmur çişil çisil…   Yağmurda yürümek, yağmurda  yolculuk, yağmura camdan bakmak, yağmurda ıslanmak,  su damlalarını izlemek. Duygular coşuyor, geride bırakılanlar, güzel ülkemde yaşananlar, biraz acı,  biraz buruk, biraz esrik, biraz coşkun belleklere koşuyor. Yağmuru izleyin, kendinizle baş başa kalın...
               Sümbül Baba doruğunu  aşıyor, Ekincik Köyüne ve koyuna salınıyoruz. İnişimiz de keyifli toprak  ıslak, yumuşak. Söylenceleri arıyorum belleklerde. Tarihle yeşil iç içe burada. Kalıntılar sonsuzluğu, kalıcılığı ölemezliği ansıtıyor. Bir de türkü çığırmaya başlıyoruz, yürüyüş daha bir şenleniyor.
              Ölemez Dağı’nın    güney yüzünde Kaunos Tapınağı ; kuzey yüzünde Leto Termali (Sultaniye kaplıcası) var. Buralar Günlük ağaçları, bıldırcın, arı, kuzugöbeği mantarı yeri. Göbek  mantarı öyküleri dolaşıyor dillerde. Herkes göbek toplamalı bu mevsimde.  Apollon’un  kehanet merkezlerinden birinin de Köyceğiz Gölü’nün güneyinde, termalin önündeki durgun suda gömülen batık adalarda olduğu söyleniyor…  Söylencelere göre  Afrodite, Kaunos dolaylarında iskele rıhtım pazarından Olympos’a çıkar, hamakta sallanır siestasını yaparmış. Yine söylencelere göre  bilge , ozan Apollon   İztuzu taraflarında doğmuş.  Kardeşi bereket tanrıçası Artemis , Dionysos ve ötekiler de. Hepsi bu üç dağın arasındaki görkemli hamakta sallanırlarmış. Sonra yere iner Orientalis (günlük)  ağaçlarının reçinelerinden sağaltılan kremlerle vücutlarını ovarlar sonra da göbek mantarı yerlermiş. Enerjilerini harcamak için Dalaman Çayı’na raftinge , sağlıklarını korumak için de Olympos kıyısına, kaplıcalara giderlermiş.Burası çok yönlü söylencelerin anlatıldığı  bir vadi.
              Ekincik Koyu köpüklü, ince uzun kumsalıyla yaklaşıyor git gide. Denizin uğultusu, ak köpüklerin kıyıya yaslanışı aşağılarda. Bir yanımızda dikenli tel oluyor . Denizin kıyısına saklanmaya çalışan bir yapı. Deniz parsellenmiş, yat limancığı yapılmış. Geçen sene bizi çamur içinde bırakan yol açma çalışmasının bu tesisler için yapıldığını anlıyoruz. Patikamızdan evrilen yol çamur değil şimdi. Denize  inat birden yükselen kayaların önünden, bahçeler arasından geçiyoruz.   Adını bilemediğimiz mor çiçekler ekleniyor bahar bereketine. Çiçekler türkü oluyor dillerde.
                 Ekincik yalnızlığında servislere  biniyoruz. Sakin evleri geride bırakıyoruz. Levhaları takiple kaplıcaların yolunu tutuyoruz.  Köyceğiz Gölü’nün kıyıcığında iniyoruz. Sultaniye kaplıcaları kükürt kokusuyla karşılıyor. Tamirat var kaplıcalarda. Havuzda sıcak su keyfinde önden gidenler. Yağmur çiseliyor, Su sıcak; dışarısı soğuk. Göl kıyısındayız. Deniz kurşun, gök kurşun. Efsanelerle zengin büyülü bir hava. Dinlenmedeyiz. Dışarısı kaç derece olursa olsun su 39 derece. Önce sıcak geliyor, hafiften yakıyor vücutları. Sonra alışılıyor sıcaklığa ve kükürt yumuşaklığı tüm iliklere  işliyor.
              Köyceğiz Gölü doğal bir kanalla denize  bağlanan ayaklı göl. Tatlı su gölü. Nesli tükenmekte olan Nil Kaplumbağalarının  yaşam yeri. Toplamı elli iki kilometre  kare.  Sultaniye Kaplıcaları da Kaunoslar zamanında kullanılmaya başlamış. Bizanslılar tarafından da konaklama yerleri yapılmış. Şifa dağıtan bir yer. Ancak bu döneme ilişkin yapılar sular altında kalmış.
           Şimdi gümüşlü suları ile göl kıyısının tadını çıkarmalıyız. Suya girenlerden buharlar çıkıyor. Yağmurda,  soğukta, sıcakta suya girilen kaplıcadan yararlanmak için bir en az on gün kalmak gerekiyor, bir kür 21 gün sürüyor.                                              
                 Yolumuz uzun, saatlerin geri alınması günümüzü, gündüzümüzü bir saat daha uzatsa da evlerimize dönme zamanı. Servislerde gün yavaştan akşama dönerken deniz, tarih ve dağlar geride kalıyor. Tatlı yorgunlukla gün bitiyor.       Atiye KAÇAR 
          

k

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder