KARLI DAĞLARA
KARŞI
(Fethiye
Dağcılık Grubu, Üzümlü-Kılıçotu-Oyuk-Zorlar yürüyüşü. 22.01.2015)
Fethiye Dağcılık yürüyüş grubu pazar
sabahlarına gün güzelliği ile merhaba, diyor. Bu pazar da saat sekiz buçukta
toplanıyor, gün sıcaklığı ile selamlaşıyor. Gereksinimler tamamlanıyor, sayılar
tutturuluyor. Üç minibüs ile yola çıkılıyor.
Üzümlü sabah pusu ile uykuda. Köyü köylükten
çıkaran yapıları ile yaz mevsimini bekliyor. Üzümlü, serinliği ve merkeze yakınlığı ile gözdesi olmuş
İngilizlerin ve Fethiyelilerin. Yazlıklarla dolmuş, kahvede görülüyor köylülerimiz, sokaklarda
yabancılar var.. Dokuma tezgahlarında kadınlarımız geleneği renklendirerek
sürdürmeye ve bir geçim yolu sağlamaya çalışıyor. Yaz boyu açılacak sergiler
için üretim yapılmalı, emek sarf edilmeli.
Cadianda yol ayırımında iniyoruz
servislerimizden, Kılıçotu Mahallesi yönüne ormana giriyoruz. Hava serin,
yağmur bekleniyor. Bulutlarla esrik bir gök var. Yerler çam pürçekleri ile dolu
yumuşacık. Bastıkça zıplıyoruz sanki.
Patikadan tırmanışa geçiyoruz kırkayak misali. Meyve molası çabuk geliyor zorlanan ayaklara. Biraz nefeslenip devam,
diyoruz, yolumuz uzun on beş kilometre yürüyeceğiz.
Karlı dağlarla çevriliyiz . Önümüz
yanımız yöremiz çam ağaçları, karşımız karlı dağlar. Çok şanslıyız Fethiye’de.
Masmavi deniz, yemyeşil orman ve karlı dağlar iç içe. Sol yanımızda Çal dağı meydan okuyor ak başı
ile göklere. Önünde Geyran Dağı yoldaş Çal’a. Karşımızda Akdağların batı ucu sıralanmakta. Ak çerçeve ufuklarda
bulutlara karışık. Bulutlar gökyüzü ile yeryüzünü kaynaştırmış. Karlı dağlar
karşımızda şiir oluyor, dillere türkü oluyor.
Dağlar içinde yol buluyoruz, dağlar
üstünde , çam ağaçları içinde bir düzlük.Öğle yemeği molamızda dinleneceğiz.
Ateşler yakıyor, öbek öbek dağılıyoruz. Yan masa ikramları, ateşe yaklaşanların
ızgaraları, termoslarda taşınan sıcak çaylar…
Keyifle bölüşülüyor lokmalar. Sonra yeni dadandığımız kahveler… Ateşler
köz olunca cezveler sürülüyor ocağa. Kırk yıl hatırı olan kahve kokusu
yayılıyor çam pürçekleri arasına. Haydi devam yürüyüşe…
Kılıçotu geride kaldı, dağlar
zirvesinde yol alıyoruz. Köyler
uzanmakta, Murat Çamcı bu dağlarda
geçirmiş gençliğini. Abdurrahman Ağabey sayıyor. Solumuzda Sazak, Ortaköy,
Paşalı Torosların eteklerinde sıralı. Sağımızda Girmeler, Kadıköy, Saklıkent ,
Yakaköy serpilmiş.Oyuk bahçeleri sıralanmakta.Aralarda bahar coşkusu badem
ağaçları ak çiçekte. Çam ormanı tutsak etmiş kendine bizi. Mantar, çıntar,
göbek arayanlar var. Kulak buluyorlar. Kulak, kırım kıvrım top olmuş bir mantar
çeşidi.
Oyuk zeytinlerle başlıyor. Ağaçlar düzgün
budanmış, bakımlı. Şeftali ağaçları da çiçekte bahçelerde. Zeytin bahçelerinde çalışanlarla söyleşiyoruz.
Budama yapanlar, yabani ot temizleyenler tatlı bir telaş içindeler .
Bahçelerde çalışanlar ses veriyor.
Biri bizim Ramazan Doğan Bey ve eşi Zekiye Hanım. Bu senenin yağmurları ile
coşkun akan dere kenarında zeytinlikleri. Pazar gününü değerlendirip bahçeyi
şenlendiriyorlar. Çallı Dere diyor önünde söğüt ağaçları arasında kıvrılıp
giden dereye. Sularımızın bolluğu kuraklık korkusunu öteledi kaygılı
yüreklerde. Çoban çeşmelerimiz de akıyor. Molamızı veriyor, bir yudum
sularımızı içiyoruz. Klorsuz kaynaktan çıkan tatlı sulardan şişelerimizi de
dolduruyoruz. Necla :”Akşam çay yapacağım bu su ile.” diyor.
Yollarda da traktörler karşıcı.
Kiminde pulluk takılı, çift sürecek.
Kimi kasa ile budanan zeytin dallarını taşıyor. Köyümüzde ben de traktör
kullanan biri olarak heyecanla yol kesiyorum; traktöre atlıyor, yol alıyorum biraz. Sonra
traktörü yoluna bırakıyorum. İniş devam ediyor. Ayaklar yoruldu, gözler
servislerde.
Fethiye ovasını sulayan kanal dolu dolu
akıyor. Suyun çekiciliğine dayanamıyor,
fotoğraf çekiliyoruz. Servislerin de geldiğini görmüyoruz.
Şimdi güzel yurdum insanı
haberlerini söyleşmeye başlıyoruz.Yorgunluk
kokusu siniyor dolmuşlara. Mutlu mutlu
düşüyoruz yollara. Haftaya yine görüşme
dilekleri uçuşuyor. Atiye KAÇAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder