HER YER BAHAR
Havada bahar
kokusu var bu pazar sabahı . Çiçekler
bahçede, balkonda, ağçta, taşta . Yollardayız biz yine. Sekiz buçukta
toplanıyoruz. Sayımız artmış, dört minibüsle çıkıyoruz yola.
Bahar kokusu
şehir içinde kalıyor, Esenköy’den Gökben yoluna sapıyoruz. Fethiye ovası
seraları ve beton yapıları ile geride uzanırken zeytin bahçeleri içinde tepeye yol alıyoruz.
Her yer çiçek olmuş. Badem ağaçlarının
müjdelediği bahar tamamen yerleşmiş baş köşemize. Erik, kayısı, armut ve kiraz
ağaçları çiçeğe durmuş. Yerler yeşiller içinde silme papatya; papatyalar
arasında sarı kırmızı mor çiçekler, gelincikler. Bir an önce yere basmalıyız.
Top meşeleri ile
Domuz Ovasını geride bırakıyor, Alaçat köyünden Eşen yoluna yöneliyoruz. Bütün
bahçeler yaza hazırlanıyor. Ekinler yeşermiş, kavun karpuz ve fasülyeler
ekilmiş naylonlar altına. Bahçelerde insanlar tatlı telaşlarında. Dodurga
Makasından mahallelere doğruluyoruz. Dereboğazı, Boğaziçi ve Avlan Mahallelerini geçiyoruz. Dağlarda
makiler ,makiler arasında sarı çiçekleri ile azanlar, sütleğenler; daha
yükseklerde koyu yeşil yaprakları,
tomurcuklanan çiçekleri ile sandal
ağaçları, kızıl gövdelerini saklanmış yeşiller içine: Her yer bahar! Sonra
birden sağ tarafımız puslu deniz oluyor.
Dağlar yol bulmuş denize uzanmış, deniz yol açmış karaya sokulmuş. Engin
mavilik yeşille sarmaş dolaş. Gey Mahallesini de geçiyoruz, Yediburunlar
mahallesinde iniyoruz servislerden.
Bir kalabalık, düğün evi yol
kenarında, selamlaşıyoruz, konuk oluyoruz içten davete duyarsız kalamayız. Kazanlarda keşkek ve
yemekler. Teyzelerimiz koşuyor hemen ellerinde çanaklar, ikram başlıyor. Köyüm,
köylüm cömert, inanıyor ki paylaşılınca lokmalar mutluluk katlanacak. Sevgi dağıtılacak
gönüllere. Damadımızı alıyoruz yanımıza, gelinimiz de gelmiş, dernekleri-
düğünlerini birlikte yapıyorlar. Kaçmışlar geçen hafta, oğlan evi de geleneğe
uygun düğünde. Yaşlarını soruyorum hemen kaçma eylemini duyunca. Çocuk gelinler, çocuk damatlar; en çok da kocaman
adamlarla evlendirilen çocuk gelinler için yanmasın yürekler. Kanayan yaramız
depreşmesin. Yirmi bir yaşındalarmış, seviniyor, mutluluklar diyor sonsuzca
kutluyoruz. Haydi, diyor rehberimiz Yusuf Çilengir Bey, sıralanıyoruz Bel
Mahallesi yönüne gidiyoruz, tabelada 6 km yazıyor. Likya Yolu yürüyeceğiz
bugün.
Likya
Yolu Fethiye’den başlayarak Antalya’ya kadar uzanan ve antik kentler arası ulaşımın sağlandığı
yol. Dünyanın en iyi 10 uzun mesafe yürüyüş rotasından biri olarak
gösteriliyor. Yol üzerindeki yerleşim
yerlerinde, konaklama olanağı var.
Likya Yolu’nun birinci bölümünde
Faralya (Uzunyurt) Köyü,
Dodurga Köyü, Sdyma - Pınara – Letoon – Xanthos kentleri ve
Patara yer alıyor. İkinci bölümünde Kaş’tan Antalya’ya uzanan Antiphellos - Apollonia - Simena- Myra
- Limyra- Rhodiapolis- Gagai- Melanippe – Gelidonia – Edrassa - Olympos – Chimaera
ve Phaselis kentleri bulunuyor. Yolun birinci bölümündeyiz, Dodurga Köyü, Sdyma
Antik kentine ulaşacağız,
Tarlalar arasında patikadayız.
Her yer çiçek, önce papatyalar, sonra minik minik, renk renk çiçekler. Yurdumun
adsız ve kokusu eşsiz çiçekleri. Tarlalar
bitiyor, dağlara geliyoruz. Dağlarda keçiler, baharla oğlak sesleri, çobanlar…
Öyle güzel set yapmış ki yöre insanımız, kademe kademe düzeltilmiş toprak.
Dağlar içinde yol yapılmış, ekim için yer açılmış birer karış. Birden engin Akdeniz uzanıyor. Önümüzde iç içe
geçmiş vadiler, sağımız deniz deniz deniz… İnişteyiz, yürüyüş zor, patikada boş
taşlar kayıyor; dikkatli olmalıyız. Yan yan basarak yürüyünüz. Karşımızda uzakta
tepeler arasında bir iki evi ile Bel
Mahallesi gözüküyor; yolumuz zorlu, manzaramız
eşsiz. Aşağıda deniz, denize uzanan burunlarla kıvrım kıvrım kıyılar. Sular bir
yeşil bir mavi oluyor köpüklerle, sonra Akdeniz turkuazı açılıyor enginlere..
Sular çekici, atlasak denizdeyiz. Ayağımız kaysa yuvarlana döne yine
denizdeyiz. Yineliyorum, “Yavaş, dikkatli yürüyün dostlar, yan basın, taş yuvarlamayın”
Yol uzuyor, Torosların eteklerinde
kıvrım kıvrım ilerliyoruz. Karşı yamaçlarda seslerimiz yankılanıyor. Kuş
seslerine karışıyor haykırışlarımız. Molamızı asırlık değil üç asırlık zeytin
ağaçlarımızla veriyoruz. Kalıcılığın, yıllara meydan okumanın , geleceğe
taşınmanın tutkusunu yaşıyorum koca zeytin ağaçlarıyla. Gövdeye sarılıyor,
dallara çıkıyor, ağaçla bütünleşme, ağacı sarıp sarmalama güdüsü ile coşuyorum.
Usumda koruymadığımız, kestirdiğimiz zeytin ağaçlarının ince yası var. Yırca
köyüne de selam gönderiyorum gönlümce.
Bel Mahallesi, yeşilleri içinde
yaşadığı baharla karşılıyor bizi. Artık dost olup dost saydığımız
köylülerimizle de halleşip Sydma yönüne
dönüyoruz. Arkamızda yine set set
işlenmiş yeşiller içinde tepecik, sağımızda solumuzda papatyalar gülen yüzleri
ile… Molamız var şimdi yemek için. Tırmanış sonlandı ya mutlu ayaklarımız . Çam
ağaçları uğultusu, kuş sesleri ve dost sevgisiyle öğle yemeğimizdeyiz.
|