ZİRVELERDE
(Akdağlar- Uyluk Tepe
zirve yürüyüşü. 22 Haziran 2014)
FETHİYE DAĞCILIK sezon sonu yürüyüşü
Son yürüyüşümüz olabilir bu
hafta. Sıcaklar iyice bastırıyor. Yaylaları zirvelerle görelim. Yükseklere
çıkalım, gökyüzünü kucaklayalım; sonsuzluk , özgürlük tutkusunu yaşayalım.Batı
Torosların zirvelerini zorlayalım, 3020 metre yükseklikte Uyluktepe’ye çıkalım.
“ Toroslar, Türkiye'nin Akdeniz kıyılarına paralel olarak, Teke Yarımadası'ndan Suriye'ye, hatta iç kesimlere de uzayarak Irak sınırına varan, içinde birçok sıradağı
da barındıran bir dağ
zinciridir. Bu
zincirin en yüksek noktası, Kayseri - Niğde - Adana illeri arasında bulunan Aladağlar sırasında , 3767 metrelik Kızılkaya zirvesidir.
Toroslar üç
bölümdür:
Batı Toroslar ;Akdağlar, Bey Dağları, Katrancık
Dağı, Geyik Dağları
Orta Toroslar; Akçalı Dağları, Bolkar Dağları,
Aladağlar, Tahtalı Dağları
Güneydoğu Toroslar; Nurhak Dağları, Malatya Dağları,
Maden Dağları, Genç Dağları, Bitlis Dağları
Batı
Toroslar veya Antalya Toros Dağları, Teke Yarımadasından başlayarak Antalya Körfezi'nin
çevresinde bir yay çizer. Doğuda Taşeli Platosu ve Göksu Nehri ile
Orta Toroslardan ayrılIr.
Akdağlar’dayız.
Uyluk Tepe Gömbe Köyü’nün hemen
batısında yükselir. Akdeniz Bölgesi’nin ikinci büyük zirvesidir. Tamamen çıplak
bir arazide , bir kaç gölü bulunan zirvesi kayalık bir dağdır.(Birinci büyük
zirve 3070 metre Kızlar sivrisi ) Yeşil Göl, Küçük ve Büyük Kara Göller gibi
düdenli gölleri dağın bir başka güzelliğidir. Kuzeyinde ve Yumru Dağ ile arasında
Suçıkan Deresi , dere yatağının beslediği Çukurbağ ve Çakallar düzlükleri bir
cennettir. Yine kuzeyinde Subaşı Yaylaları ile Kuruova Yaylası vardır.”
Yolumuz uzun, saat beşte
toplanıyor, yola çıkıyoruz. Gömbe’de içeriz sabah çorbalarımızı.Kalkan
üzerinden çıkmaya karar veriyoruz, dönüşümüz Elmalı’dan olacak.
Sabah serinliği ile yaylaya
ulaşıyoruz. Gömbe merkezde birkaç lokanta var. Çorbamızı içiyor, Uçarsu’ya doğru
yol alıyoruz. Rehberimiz Oğuz Kolak ile Ali Yakar . Yusuf Bey’in oğlu
Üniversite sınavında bu hafta da .
Yürüyüşümüz önce traktör ve arazi arabalarının
geçebileceği toprak yolda. Tepeler arasında yol uzuyor, koyun ve keçi sürüleri
ile dolu bir yaylaya ulaşıyoruz. Birkaç çadır, Kaş’tan gelmişler. Yayla güneşi
ile yanmış karayağız delikanlılar, amcalar, çocuklar ve zor koşullarda
kadınlar. Söyleşiyor, tırmanmaya devam ediyoruz. Artık patikadayız yer yer
incelip kaybolan. 2100 metre rakımdan başladığımız yürüyüş 3024’te bitecek. Kayalar aşıyoruz, kar
öbeklerine karışıyoruz. İlk yayladan, Subaşı’ndan sonra yaklaşık iki saat
yürüyoruz. Sonra bir göl, Yeşilgöl;
yalçın kayalıklar, çıplak tepeler arasında. Ali Yakar arada çıktığımız
yüksekliği söylüyor. 2500, 2800… Sabırsızlanıyoruz. Tepeler arasında, tepeler
üstünde göller. Yeşil yeşil sularla nazlı nazlı parlayan göller. Mola sayıyoruz
seyri. Zihnimize kazıyoruz.
Semra İstanbul’dan gelip katılmış aramıza ilk
dağcılığı. Hatice ve Nazife de çok yoruldu. Önde gidenleri görüyoruz tepeler
aşıyoruz, bir tepe daha…
Kayalar taşlar arasında Torosların
endemik çiçekleri. Çıtı pıtı, mini mini
çiçekler. Sarı, mor , mavi, pembe, akça pakça çiçekler. Sonra kuş sesleri,
kendilerini göremediğimiz kuş sesleri. Böceklerle kımıl kımıl her yer. Bilal
Bey çekiyor güzelim çiçeklerin fotoğraflarını.
Gök bambaşka bir gök, mavinin en
güzeli. Ak bulutlar serpili aralarda tüy tüy. Bulutları kucaklıyoruz,
gökyüzünün sınırsızlığına kanıyoruz.
Geçen sene aynı dönemde yürüyen
arkadaşlarımız var, üzgünler. Yeşillik azalmış, sular çekilmiş çoğu derede, kar
öbekleri küçülmüş. Sonra çekirgeler çok. Kuraklık korkusu dolaşıyor yüreklerde.
Zirveye ulaşıyoruz. Elmalı yönünde
bir uçurum. Kız, oğlan çukuru diyoruz. Taşlarla zirve bayrağının etrafında
dinlenecek, enerjimizi toplayacak, inişe geçeceğiz. Üç buçuk saatte
ulaştık zirveye. Dört bir tarafımız
engin. Elmalı Ovası uzuyor boylu boyunca. Seki Ovası belli belirsiz irili ufaklı köyler dağlar arasında. Küçük göller yanında Girdev Gölü seçiliyor en
büyük göl. Uzadıkça uzuyor ovalar,
tepeler. Kızlar Sivrisi çekici geliyor. O zirveye de yürümeliyiz.
Dağcılık kulübelerinin bakımını
yaptığı “zirve defteri” ni çıkarıyoruz korunaklı yerinden. Yazıyoruz, gönlümüzce
bir iki not. Yükümüz de hafifliyor azıklar yenince. Şimdi dönüşteyiz.
İniş daha kolay geliyor ama daha
dikkatli olmak zorundayız. Taşlar boşta, toprak kuru, kaygan bir zemin iniş
dik. 60-70 derecelik çıkış ve inişler zorlu.Kayarak esnek düşüşler güldürüyor bizi. Çobanlarımız var
karşıcı.. Yaylalarımızda çoban konakları
arasında araçlar da var
Saat dört oluyor, adım adım iniyor
dolmuşumuza ulaşıyoruz. Çobanlardan günlük değil anlık süt alıyoruz. Aysel
Ablam hemen topluyor koyunlarını ağıla, kapıya da küçük kızını bırakıyor
nöbetçi. Bakracını alıyor eline, hemen dalıyor sürünün içine. Yakalıyor birini
sütünü sağıyor. Bırakıp bir başkasına geçiyor. Nasıl karıştırmadan tek tek
tanıyor koyunları şaşıyorum. Su şişelerimiz süt ile doluyor, yola düşüyoruz.
Gömbe’de akşam yemeğimizi yiyelim.
Köfte yemeyi seçiyoruz, Gömbe’nin de özel köftesi var. Yayla
alışverişimizi de yapıyoruz. Elmalı’ya uğramalı, leblebi alıp
yanık keçi sütü dondurması tatmalıyız. Yorgunluğumuzu yollarda bırakabilir
miyiz?
Elmalı Ovası’nda elma bahçelerinin
yanına asma bağları da var bakımlı.Kirazlar kızarmakta hafiften. Kayısılar
sararmış. Ova çıkışında hava kararıyor artık. Güğü Belini aşıyor Seki’den
Fethiye yoluna düşüyoruz.
Yeni yürüyüşlerde yine birlikte olma
dilekleri ile evimizdeyiz.