19 Ekim 2021 Salı

 

ÖZLEDİK HEM DE ÇOK ÖZLEDİK

 

Sarsala Koyu- Kleopatra Hamamı/10.10.2021

 

 

          Fethiye Dağcılık grubu özlemle bir araya geldi. 8 Mart 2020’den beri yürüyememek, dağlara gidememek  çığ gibi bir özlem büyüttü.

Dağları özledik, denizi özledik ; ağacı  yaprağı, taşı toprağı, kurdu kuşu, börtü böceği ve yürüyüş dostlarımızı… Özledik hem de çok özledik.

         Bütün dünyayı kıskacına alan  Covid 19 salgını, koronavirüs hastalığı aşılarla  kontrol altına alındı, biraz rahatladık; kontrollü normal yaşama dönüyoruz yavaş  yavaş. Yürüyüşlerimiz de başladı, mutluyuz…

         Rehberimiz Yusuf Çilenger’in  Pazar programını açıkladığı gün başladı  heyecan. İlk yürüyüşümüz deniz ve dağ ile iç içe, yaşasın! Sarsala Koyu’ndan Kleopatra Hamamı’na yürüyeceğiz

         Pazar sabahı heyecanla uyanıyor hazırlanıp yollanıyoruz Eski Fethiye Lisesi karşısına, Mercan Pastanesi önüne. Sevgi ve özlemle selamlaşıyoruz, (gönlümüzde, yüreğimizde kucaklaşıyoruz). Mesafemizi korumalıyız. Yusuf Bey kontrollerini yapıyor, yola çıkıyoruz.

          Muğla yolundan Dalaman’a yöneliyoruz. Daha önce ekili gördüğümüz tarlalarımız boş portakal bahçeleri arasında. Kuru, kupkuru otlar… Kenarda meyve ağaçları güdük, susuzluktan umarsızca yağmur bekliyor ot çöp ve kuru topraklarla ağaççıklarımız. Salı günü yağmur var, diyor meteoroloji, dilerim düzenli yağar biraz , bereket gerekli.   

                 Kapıkargın Mahallesini geride bırakıp tepeye vuruyoruz. İki göl bekliyor sağımızda. Sazlıklar arasında bir küçük göl “Baldımaz Gölü”, hemen sonrasında “Kocagöl”.  Suları kıpır kıpır, hafif esintili. Geçen senelerde sabah dinginliği ile sakin, dağını yansıtmıştı kucağına yalçın kayalıkları ile.

            Tepeyi aşıyoruz deniz uzanıyor önümüzde. Yine kıpırtılı, masmavi sular,  dağlar arasına sokulmakta kıvrım kıvrım. Yelkenlileri,  yatları ile yeşili maviye harmanlayan denizimiz karşımızda. Kıvrıla döne iniyoruz sabah sakinliğinde nazlı nazlı uzanan Sarsala Koyu’na.  Hemen sağa patikamıza yöneliyoruz, bir an önce başlamalıyız yürümeye. Özledik ya…

             Hafiften açılıyor ayaklarımız. Tepeye tırmandıkça deniz daha da açılıyor önümüze. Ormanlar koynunda mavi sular , çam ağaçlarının esintisi serinletiyor biraz. Havalar sıcak, orman içleri serin.

         “ Bakıyorum ağaçlarımıza yangın yerlerini düşlüyorum . Manavgat ile yüreklerde de büyüyen ve en güzel  kıyılarımızı da yakan yangınların acısını duydum . Her bir ağacın yasını tutuyorum gönlümde.   “Orman Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre 2019 yılının 1 Ocak'ından bu yana, tam 1 345 yerde orman yangını yaşandı. Bu yangınlarda 2 bin 987 hektar, yani 2 bin 765 futbol sahası büyüklüğünde, alan kül oldu”  Börtü böcek yandı, ot çöp, çiçek çimen yandı; evsiz yuvasız kaldı hayvancıklar, insanlar acı içinde kıvrandı, kıvranıyor hala…”

           Sonra kıyıda, deniz kıyısında sürüyor patikamız. Deniz sesi ile yürüyoruz Akbük Hamam Koyu’na kadar

 

              Akbük Hamam  Koyu  yatların ikmal yeri idi. Önceleri küçük bir büfe vardı. Her yıl  büyüdü büyüdü… Telle çevrili alan genişledi. Bu sene ağaç evlerin biraz daha çoğaldığını, daha geniş alana yayıldığını gördük . İyi, kapı bırakmışlar yürümeye.  

         Devam ediyoruz, Kleopatra Hamamı’nda denizimize dalacağız. Mısırlıların kraliçelerini korumak için yaptıkları doğudan batıya, bu koydan Güngörmez Koyuna  uzanan bugün yer yer yıkılmış koca bir duvar  deniz kıyısından geçit veriyor. “Kapı Koyu” adını da bu duvardan alıyor

             Kleopatra’nın tatillerde geldiği bu koyda kullanmak için yaptırdığı söylenen hamam kalıntıları denizin içinde. Hızlı yürüyüşçüler dalmış sulara. Kalıntılar arasında masmavi deniz serinliği tüm yorgunluğu alıyor.

Öbek öbek dağılıyoruz ağaçlarımızın altına, dinleniyoruz biraz da.

           Dönüşümüz aynı yoldan Sarsala Koyu’na. Servisimiz bekliyor orada.

            Sarsala Koy’u kalabalık şimdi. Yazın son günlerinin tadını yaşamaya çalışıyor insanlar. Yürüyüşü erken bitirenler de denizde. Kafe keyfimizle söyleşimizi uzatıyoruz.

         Servislere biniyoruz, gözümüz denizle, deniz enginliği ile kalıyor.

         Yürüyelim dostlar, gençlerimizle, çocuklarımızla yürüyelim. Dağlarımızı yalnız bırakmayalım. Mermer ocakları ile böğrü deşilen dağlarımızı, maden ocağı için kesilen ağaçlarımızı, hoyratça yok edilen ormanlarımızı yalnız bırakmamak için yürüyelim. Sağlıklı olmak  için yürüyelim. Günümüzün sözü de “Ne kadar yürürsen yürü; arkanda bıraktığın yol kadar güçlü ve henüz yürümediğin yol kadar zayıfsın. Borıs Vıan” olsun. Atiye Taşçıoğlu Kaçar

Katılımcılar: Yusuf Çilengir, Dilek- Sener Şenol, Mustafa Kemal Yalçın, Atiye  Kaçar, Aliye-Şerafettin İşçi, Abdullah Aslan, Fatma Pehlivan, Seval- Gaffar Çit, Cengiz Özbek, Necla Günal, Faruk Şener, Hüseyin Dikiş, Ulrike-Ali Engin, Cafer Özsayın, Sefai Güner, Kadir Gürol,Nuran Kaya, Bekir Akyol, Şevket Atlı, Can Eker.