23 Aralık 2015 Çarşamba

DERMAN SENDEDİR
(NİF SANDIK-BELEN KAVAĞI-ÇENGER-KARGI YOLU, 15 km.20 12. 2015)
         Kış gelmiyor, dağlarda sonbahar, yağış yok. Fethiye Dağcılık yürüyüşçüleri dağlarda sonbaharla. Pazar sabahı yollara dökülüyoruz toplanıyoruz Eski Fethiye Lisesi karşısında, Mercan Pastanesi önünde. . Üç araba  ile çıkılıyor yollara.
        Üzümlü sabah sisi ile uykudayken geride kalıyor. Bekir Beli’ni aşıyoruz, çam ormanları arasında meşeler sonbahar yaprakları ile top top. Menekişler kızıla doğru koşuyor. Bahçeler sarı, sapsarı. Aralık ayının sonu olsa da kış yok; sonbahar, renkleri ile çoşmakta.
          Çameli yolunda Sandık’ta iniyoruz servislerimizden. Yol hazırlıkları çeşme başında ama  çeşmemizde su yok bu yıl. Kuruluk içimi yakıyor. “Dert çok,  hemdert yok yüreklerin kulakları sağır.”
            Sıralanıyoruz, başlıyoruz yürüyüşümüze Arpacık evleri gözüküyor, yavaştan. Bahçelerde yine sonbahar, kavak ağaçları dökmüş tüm yapraklarını kışa dönmüş. Biz çam ormanı içlerindeyiz bu gün.
             Arpacık aşağılarda kalıyor, Nif dağlarına yükseliyoruz. Çal Dağı çam ağaçları arasından yükseliyor batı yakamızda. Çal Dağı’nın başı kel, yalçın kayalarla dimdik, kar yok,  kış ortasındayız. “Dert çok, hemdert yok”
             Diziliyoruz patikaya yerler yumuşacık çam pürenleri ile dolu. Tırmanış zorlu, hava güzel, zihinler dolu.Bir yanda sürüpgiden savaşlar, bir yanda yollara dökülmüş insanlar. Bir yanda yakılan yıkılan evler, kentler; bir yanda apansız ölümler… Yürekler ağır, “Dert çok, hemdert yok”. Doğaya çıkıyoruz yeşertmek için umutları. Dağlar  dayanağımız olsun.
            Pazar günleri doğayı dinliyoruz. Kurda- kuşa, yağmura-çamura, toprağa- yaprağa, çiçeğe-böceğe, yosuna- kırağıya, taşa-kayaya, çalıya- çırpıya, yere- göğe, sarıya- yeşile, karaya- kızıla umutla bakıyoruz. Doğaya sığınıyoruz, güç oluyor, birlik oluyor,umut oluyor “Derman sendedir. “ diyoruz. Derman doğada, birlik, dirlik, sağlık, güzellik, paylaşım doğada. Barış, kardeşlik doğada. Dağlarımız, taşlarımız bizi bekliyor. Bir sırada, birlik içinde, renkler içinde yürüyoruz.
          Belen kavağı terk edilmiş evleri ile karşılıyor bizi. Burası yazın canlanacak. Çeşmemizin suyu az geçen yıllar göre. Yüzyıllık çınarımız orman işçilerinin yurdu olmuş. Kavağımızın dibine kurulmuş bir işçi çadırı, bir de köşk yapılmış. Nasıl kıydınız da çivi çaktınız bu ağaca?
        Belenkavağı’ndan sonra çalılıklar başlıyor. Sonbahar renklerl dansta yanımızda yöremizde. Geçen yıllarda suların aktığı dereler kuru, toprak kuru kupkuru. Yağmur bekliyor tüm canlar, canlılar. Çıntar da yok bu sene.
            Orman içinde yılkı atlarının dolaştığı düzlükler buluyoruz, tırmanış yordu ayaklarımızı. Yemek molası ile dinlenmeliyiz
           Öbek öbek yayılıyoruz çayırlara, hem doyuyor hem dinleniyoruz. Ahmet Bey’in çantasında bir ip çocukluğumuzu çağırıyor, ip atlama düzeni kuruluyor hemen. Dizilerek atlıyoruz önce, sınav oluyor sonra seri atlıyoruz. Elif, Gönül Rasih Bey Muhtarımız, Çatal atlıyor güle coşa. Doğa dermanımızı bulmuş.
           İniş daha keyifli. Çenger gözüküyor yine sonbahar renklerini harmanlayan engin ovası ile.İncir ağaçları başka sarı, narlar başka. Hele asırlık meşeler koca gövdeleri ile önümüzdeler.
        Çenger’in içine girmiyoruz, sağından bir yanımıza kızıl kiremitli, tahta balkonlu, ak badanalı evleri ile sonbahar bahçelerini, bir yanımıza güneşin gümüşlediği parlak yaprakları ile çam ormanlarını almışız. Kargı yönüne yürüyoruz. Çatallı çeşmeden sularımızı dolduruyor, yaban mersinlerini tadıyor meyve molamızı yapıyoruz. Yürüyüş uzadıkça sabrımız da zorlanıyor, servislere ulaşmak için sabırsızlanıyoruz. Dökülenler var arkalarda.
        Çenger’i arkamıza alıp son bir gayretle Kargı yoluna yöneliyoruz. Kayalıklar arasında çalılar şekilli. Bahçelerde koca zeytin ağaçları. Yorulduk , yol uzadı derken birden servislerimiz çıkıyor karşımıza. Çayımızı da hazırlamışlar odun ateşinde. Yorgunluğumuz hafifliyor, sıcak çaylarımız sıcak söyleşimize karışıyor, dönüp dağlarımıza, doğamıza “DERMAN SENDEDİR” diyorum. Dermanı bulmak umuduyla serinlemeli yürekler. Güneydoğumuzda akan kan durmalı. Yanmış, yıkılmış,delinmiş görüntülere, gencecik ölümlere dayanmaz yürekler.
         Servislerimize biniyoruz, yalçın kayalar arsından kıvrıla döne Kargı yoluna iniyoruz.Gün bir al top olmuş Fethiyemizin gurubunda batmakta yavaştan. Yeni bir güne, haftaya yeni umutlarla başlama dilekleri ile evlerimizdeyiz. 20.12.2015 Atiye KAÇAR

          
         


10 Aralık 2015 Perşembe

DAĞ ve DENİZ
(Hisarönü-Kayaköy-Ölüdeniz, 05.10.2015, mesafe 12 km.)
(Sadi Gürsoy anısına)
           Pazar sabahlarını iple çeker olduk. Dağlarımıza kavuşacağız. Yaz mevsimi pek sıkıntılı geçti. Acılar yaşandı; ölümler yaktı yürekleri. Barış çığlikları yükselmekte her tarafta, acılar yok olsun. Ölüm , şehit haberleri sıradanlaştırılıyor. Kaza haberleri sıradanlaştırıldı çoktan. “Ateş düştüğü yeri yakar” Canlarını bilinmezlere uğurlayan ocaklarda korlar tutuşur daim. Acılar çöreklenir yüreklere. Grubumuzdan sakin, saygın, sevdiğimiz bir arkadaşımızı sonsuza uğurlamak bizi de çok yaktı. Işıklar içinde uyu Sevgili SADİ GÜRSOY Öğretmenimiz Sezonumuzun ilk yürüyüşüne senin adınla başlıyoruz. Sabırlar ailene ve tüm sevenlerine…”
          Pazarın ilk ışıkları ile Hisarönü , Nikolas Park Otel’in oralarda iniyoruz servislerimizden. Hisarönü dağı  sabah güneşini saklıyor parlak çam dalları arasında. Rehberimiz Yusuf Çilener’İn açıklamalarını dinliyor, patikamıza diziliyoruz.
          Dağlar bizi bekliyor, sıklamenler de dayanmış yaz sıcaklarına, onlar da bizi bekliyor. Kurumuş çam dalları, pürçekler arasında patikamız. Pürenler de çiçekte mor mor. Hava serin , çam ormanı gölgesiyle Kayaköy’e yöneliyoruz. Uzaklarda Ovacık evleri Babadağ eteklerini zorlamakta, ormanlarımız azalıyor gittikçe.
     Su deposuna çıkıyoruz, tırmanış zorlu, deniz görme umudu taşırken Kayaköy evlerinin üstünden devam ediyoruz. Kalıntılar aynı dingin uykusunda, ovada evler canlı, yoğunlaşmakta gittikçe.
         Kayaköy de geride kalıyor, tırmanış bitsin artık, deniz görmeliyiz derken enginleşiyor önümüz. Puslu  bir gök deniz olup uzuyor önümüzde. Akdeniz tüm enginliği ile açılıyor . Soğuksu ve mersinli koyları aşağılarda . Deniz mavi, deniz zümrüt, deniz turkuaz, deniz yeşil, deniz lacivert … Gözümüz denizde, ayaklarımız yavaş ilerliyor. Rehberimiz uyarıyor, fotoğrafla kalıcılığını arttırmalıyız bu güzelliğin Eren ile Elif de bizimle ya daha bir coşkuyla kucaklıyoruz, kalıcı kılıyoruz  manzaramızı….
      Patikmızda çoğunluğu yabancı uyruklu yürüyüşçülerle karşılaşıyoruz. Dünyanın dört bir yanından gelenler yürümekte Likya Yollarını. Kayaköy’ün atlı gezgincilerine de karışıyoruz bir ara. Atlı gezginler de yabancı . Rehber önde yan binmiş  atına, oldukça güvenli kendine.
         Soğuksu’yun tepesinde yemek molamız ama çok kısa tutuyoruz molayı. Bir an önce Ölüdeniz’e inmeli atmalıyız mavilere kendimizi. Yürüyelim arkadaşlar…
              Deniz seyri ile Ölüdeniz’in üzerindeyiz. Kumburnu açılıyor, uzanıyor Faralya’ya doğru. Ufkumuz puslu mavi. Ayrım noktası silinmiş yerle göğün. Nikolas adasının arkası artık net değil. Puslar ardında gizlenmiş Gemile Koyu, Darboğaz,  İblis burnu ve  bütün adacıklar. İşte bu manzara kendimizden geçiriyor bizi.  Dağlara  vurmuşuz ya daha güçlüyüz artık. Kasımda yapılacak seçimleri, sokağa çıkma yasaklarını, gözaltıları, saldırıları, mültecileri, yerlerde sürüklenen insanlık onurunu, telef olan canları, acı yaşayan ocakları, askerimizi, polisimizi, uçup giden doları, çıkmazlarımızı konuşabiliyoruz daha bir güç alarak. Umutlarımız yitmesin.
         Deniz seyriyle yürüyüş daha bir keyifli şimdi. Sun City önünde denize kavuşuyoruz, sulara dokunabiliriz . Yakından daha bir alımlı çünkü. Denize girmek Belcekız plajında daha keyifli olacak, sabrediyoruz. Yürüyoruz…
            Akdeniz enginliğinle, maviliğinle barışı özgürlüğü, mutluluğu serp yüreklere.
             Sulardayız şimdi, Babadağ yükseliyor heybetiyle, paraşütler dökülmekte zirvesinden. Gökyüzü kartal heybetiyle uçan paraşütçülerle dolu. Sular tüm yorgunluğumuzu alıp götürsün. Tek tek bütün hücrelerimaz dinlensin. İçeceklerimizi de Kumsal Pide önünde serin Akdeniz esintisi ile yudumlayabiliriz. Toplanıyoruz tüm yürüyüşçüler çimler üstünde. Evimize dönme vakti gelmiş.
           Fethiye Dağcılık yürüyüşlerimiz başladı. Başta rehberimiz Yusuf Çilenger’e sonra servis sürücülerimize sonra da tüm yürüyüşçü dostlarımıza  keyifli bir sezon diyorum; sağ olun, var olun, birlikteliğimizin tadını çıkaralım… Atiye KAÇAR