SEZONUMUZ AÇILDI
Hisarönü-
Kayaköy – Ölüdeniz Likya yolu , 10 km.26
Fethiye Dağcılık
pazar sabahlarını yollarda karşılayacak artık. Yaz güze döndü, yürüyüş
sezonumuz açıldı.. Büyük bir bekleyişin ardından kucaklaşıyoruz Eski Fethiye
Lisesi karşısında, Mercan Pastanesi önünde. Öyle de çoğalmışız ki doğa dostları
bir arada olmanın keyfine hasret kalmış, dört servislik olmuşuz. Rehberimiz
Yusuf Çilengir elinde küçük notları ile sayımızı alıyor, saat 08.30’da yola
koyuluyoruz.
Sabah mahmurluğunu
yaşarken sokaklarımız, Ölüdeniz rampalarına sarıyoruz çam ağaçlarına kavuşmanın özlemiyle.
Ovacık’tan Hisarönü’ne dönüyor, Nikolas Park’ın önünde servislerden iniyoruz. Çam
ormanı içinde patikaya Hisarönü tepesine
yola koyuluyoruz.
Güneş parlasa da
yolumuz Fethiye’mizin eşsiz ormanları arasında ulu çam ağaçları içinde. Yerler
kurumuş çam yaprakları ile yumuşacık. Çam püreleri arasında bizim “Buhur u Meryemler, yani sıklamenler. Kuru yapraklar
arsında yeşilleri renklendirmişler , gülüyorlar bizlere. Güneş ışıkları asılı
kalıyor dallar arasında. Kayaköy sırtlarına yollanıyoruz. Aşağılarda kalıyor
artan yapılarıyla Ovacık ve Hisarönü. Sonra göğü delen demirleri ile vericilere
ulaşıyoruz. Bu güzelliğin içinde içim burkuluyor.
Kayaköy asırlar öncesini çağıran kalıntıları ile
çamlar arasında bir görünüp bir kayboluyor derken Soğuksu sırtlarına varıyoruz.
Deniz büyüsüne kapılıyor tümümüz.Su pırıl pırıl, su berrak, su ferah, su serin,
su engin, su sonsuz. Dantellenmiş yeşille mavi iç içe. Yeşil maviye dönüyor;
mavi yeşile. Akdeniz turkuazı uzanıyor
kıvrımlanarak Darboğazdan ötelere. Az
bulutlu gök mavisi de karışıyor şenliğe. Kırkayak misali sıralanıp patikaya
iniyoruz kıvrım kıvrım ölüdeniz
sırtındaki tepeye. Soğuksu’dan gelen patikayla buluşuyor, asırlık keçiboynuzu
ağaçları altında yemek molasına geçiyoruz. Güzellikler içinde güzel yurdumuzun
yaşamakta olduğu savaş ve korku halleri zihnimizde. Daralan yaşam alanlarımız,
açığa alınan binlerce insanımız…. Sanmayın suskunuz.
Alman siyaset bilimci Elisabeth
Noelle-Naumann,1970’lerin başında
“Suskunluk sarmalı” teorisini geliştirir. Söylediği özetle şu: “ Eğer
savunduğunuz fikir, toplumun genelinde kabul görmüyorsa, onu söylemekten
vazgeçersiniz. Çünkü herkes, içinde yaşadığı toplumdan dışlanmaktan,
genel-geçer görüş sahiplerince damgalanmaktan korkar. Susmak, bu korkuya karşı
alınan bir tedbirdir. Farklı fikir sahibi, dışlanmayı göze almaktansa kabuğuna
çekilir, sessizliğe gömülür. Korkusu büyüdükçe, genel - geçer görüşe uyum
gösterme teslimiyetçiliği nükseder.kişiler gördüğü haksızlıkları görmezden
gelmeye, görüyorsa da ses etmemeye başlar. Dahası, toplumsal onay alabilmek,
kendini koruyabilmek için yaygın görüşün yanında saf tutar, onu yüksek sesle
dillendirmeye başlar. Bu sarmal, hâkim görüşü güçlendirir.” Böylece üç maymunlar
kalabalıklaşır.
Bu yaz yaşadıklarımız, on beş temmuz olayları,
korkularımızı büyüttü. Ardından gelen uygulamalar yaşam alanlarımızı daralttı. Askerlerimiz
Suriye’de bir taraftan. Patlamalar, canlı bombalar körüklemekte korkuları.
Suskunluk sarmalında mıyız?
Kitleler susarak büyüttüğü belanın, yakında kendi kapısını çalacağını
biliyor;suskunluğu gördükçe, ailesini,geleceğini düşündükçe daha çok korkuyor,
daha çok susuyor. Amaa bu duruma “dur” diyenler , her şeyi göze alıp konuşanlar
da var hala . Dışlanmayı,
yalnız kalmayı, suçlanmayı göze alanlar “suskunluk sarmalını” yaranlar var.
Umut olup güzel günleri çağırıyorlar. Şortunu giyıp sokağa çıkan kadınlarımız
gibi. oturma eylemi ile öğretmenlerine
sahip çıkan İzmir Fen liseliler gibi. Fethiye Dağcılık üyeleri de şort giydiği için saldırıya uğrayan Ayşegül
Terzi'ye destek eylemine destek oluyor, şortunu giyerek yürüyor, korkanların da
sesi oluyor.
Yemek molamız ardından
toplu fotoğraf çekiliyoruz. Doğadan aldığımız güçle daha güçlüyüz. Yola devam ediyoruz. Ölüdeniz’in
karşısındayız hemen, Lagun’un tepesinde. Kumburnu bölmüş sanki denizi de yol vermiş sulara.
Babadağ solumuzda zirvesi bulutlar içinde. Zirveden salkım saçak paraşütler
süzülmekte engin Akdenizin üstüne.Geze
döne iniyorlar parlak Kıdrak sahiline.Faralya uzanıyor eteklerde denize doğru.
Kelebekler Vadisinin göğe uzanan yalçın kayalıkları kızarmakta belli belirsiz. Ufukta
Rodos Ada’sı tüllenmekte. Sağ yanımızda
yeşille su kıvrım kıvrım, sarmaş dolaş. Deniz coşturuyor, yol yoruyor, su
çağırıyor, adımlar sıklaşıyor, kendimizi atmalıyız serin maviliklere.
Sun City önüne
iniyoruz; deniz dibimizde, kumsala zor sabredeceğiz. Bir koşu sanki Kumburnu- Kıdrak arası. Kızgın kumlara ulaşan
sırt çantalarından kurtulup kaş ile göz arasında suya atıyor kendini. Şimdi
herkes Mavi sularda, cosss… Saat 16. 30
Hareket saatimiz, diyor rehberimiz Yusuf Çilenger. Son dakikaya kadar suyun keyfinde
olanlar da var, Kumsal Pide’nin bahçesinde Akdeniz esintisi, çay veya bira ile dinlenmeye çekilenler de.
Yürüyüş sezonumuz başladı: Mutluyuz,
Pazar günleri doğadan aldığımız güçle tüm haftayı dolduracağız. Daha güçlü,
daha umutlu, daha üretken ve en önemlisi daha sağlıklı yaşamayı seçeceğiz. Atiye
KAÇAR