6 Ocak 2015 Salı

KOYLARIMIZ KÖYLERİMİZ BİZİM OLMALI
Kayaköy- Soğuksu- Ölüdeniz Yürüyüşü( 9 km)- 4 Ocak 2015
                  2015’in ilk pazarı, yollarda; yürümek, dünyanın en güzel manzarasını seyretmek, köylerimizi- koylarımızı sindire sindire dolaşmak için yollardayız. Fethiye Dağcılık yürüyüşçüleri toplanıyor, üç servisle çıkıyor Debboy’u. Fethiye uzanırken denizi ve ovayı dolduran yapılarıyla gecenin yağmuru ve sabahın pırıl pırıl güneşinin ışıltısını içen çam ormanına dalıyoruz. Betondan uzaklaşmanın sevinci yürekleri serinletiyor.
           Kayaköy ovaya yayılan evleri, yamaçlara yeyılan büyülü yapıları ile önümüzde, uykuda. Kuyubaşı’na geliyoruz. Çınarımızda baykuşumuzla söyleşiyoruz. Kışın sessizliği ile yalnızlaşmış köyümüz. Gökyüzümüz masmavi, bulutlar ince ince  serpilmiş , yağmur yok bu gün. Sabah çayımızı kahvemizde içiyoruz, Rum evleri arasından Soğuksu’ya ineceğiz.
          Aşağı Kiliseden çıkyoruz büyülü kayaköy evleri arasına. Evler masallardan çıkmış. Duvar dipleri yeşillikler, yeşiller içinde çiçekler, kekikler dolu. Lalenin en güzeli burada, papatyanın en güleni, kekiğin en kokanı burada. Yollar yüzyıllar öncesinde döşenmiş taşlarla. Daha çok korkuyorum şimdi:Bu yolların büyüsü bozulacak, evlerin gizemi dağılacak, güzelim endemik bitkilerin nesli yok olacak, beton dolacak her yer.  On birinci yüzyılda  kurulmuş, yaklaşık 25.000 kişinin yaşadığı köy, yirminci yüzyılın başına kadar varlığını sürdürmüş, şimdi yok olacak. Bizim olmayacak. Evler arasından böyle dolaşamayacağız. 
            Bugün İztuzu Plajı da ayakta. Satılıyor koylarımız, köylerimiz. Sularımız HES’lerle ;  koylarımız, köylerimiz turizme açılarak elimizden alınıyor. Doğal yaşam alanlarımız daralıyor.   Kayaköy’ümüz de    Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 49 yıllığına kiralanmak üzere ihaleye açıldı. Restore edilerek otele dönüştürülecek.
               “Kayaköy’ün, yüzde 30’luk kısmının restore edilip 300 yataklı otele dönüştürülmesine karşı çıkanlar,  ’Kayaköy Savunması’ adlı grup kurdu. Gönüllü avukatlar yürütmenin durdurulması için harekete geçti, dava dilekçesini Muğla İdare Mahkemesi’ne sunuldu. Kayaköy’ün turizme açılarak, tarihi dokusunun bozulacağını öne süren grup dava dilekçesinde, projenin iptalini istedi. Muğla İdare Mahkemesi’ne verilen dilekçede :"Tescil edilerek koruma altına alınmış bu yapıların, tüm tescil nedenleri hiçe sayılarak kamusal bir alan olmaktan çıkarılıp otel odasına dönüştürülmesi koruma ilkelerine aykırı olduğundan, hukuka aykırılığı da sabittir. Proje, Kayaköy’ün bütünlüğünü bozacak ve koruma dengesini ortadan kaldıracaktır. Kayaköy tarihi ve mimari özelliklerinden ötürü ’Kentsel ve 3’üncü Derece Arkeolojik Sit Alanı’ statüsünde. Köyde bulunan 700 adet Rum yapısı tescilli. Ayrıca ’Fethiye- Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi’ sınırları içerisinde. İhaleye açılan parsellerden bir tanesi de orman alanı olarak görünüyor. Yasalara göre orman alanları turizm işletmesi için tahsis edilemez." Direnelim, Kayaköy Kayaköy olarak kalsın.
         Karaot’ta  da direniyoruz. “Yat Çekek ve İmalat Yeri'nin, Yanıklar Mahallesi'ndeki Özel Çevre Koruma Alanı niteliğindeki Karaot Plajı'na taşınmasına karşı çıkan mahalleli ve çevreciler, bölgeye ilişkin alınan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun iptali için 2014 yılı Mart ayında Muğla 1'inci İdare Mahkemesi'ne dava açtı. Mahkeme heyeti 3 Ocak’ta  keşif için Karaot Plajı'na  geldi. Mahkeme heyetinin geleceğini haber alan mahalle sakinleri ve çevreciler plajda toplandı. Vatandaşlar heyetin gelmesini beklerken jandarma bölgede güvenlik önlemi aldı. Muğla İdare Mahkemesi Hakimi ilk olarak davalı ve davacı avukatlarından konuya ilişkin görüş aldı. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ile Akdeniz Üniversitesi'nden gelen bilim heyeti projenin uygulanacağı alanda inceleme yaptı. Mahalle sakinleri ve çevrecilerin avukatı Bora Sarıca ise davanın gönüllülük üzerine yürüyen kolektif bir çalışma sonucu açıldığını aktardı. ÇED raporunun iptalini talep ettiklerini anlatan Sarıca, Karaot Plajı'nın hem deniz kaplumbağalarının üreme alanı hem de halkın ücretsiz kullanabileceği bir plaj olduğunu vurguldı. Sarıca , şöyle dedi: “ Buradaki yapılaşmanın tarıma, deniz kaplumbağalarına, balık popülasyonuna ve çevredeki yeşil örtüye zarar vereceğini düşünüyoruz. Yat yapılıp satılacak ama buranın doğası kaybolursa geri getirilmesi mümkün olmayacak. Bu nedenle bir yanlışı düzeltmek için yola çıktık. Gerekirse dava süreçlerini devam ettireceğiz. Umarım ilk davamızda olumlu sonuç alacağız."         
      “ Dünyaca ünlü İztuzu Plajı'nın hukusuzca ranta açılmasına karşı yürütülen direniş de devam ediyor. İngiliz ortaklı DALÇEV şirketinin hukuki süreç bile henüz sonlanmamışken plaja iş makineleriyle girmeye çalışmasının ardından bölge halkı 28 Aralık’tan beri nöbette. Direnişteki bölge halkıyla dayanışmak için Birleşik Haziran Hareketi üyeleri de bugün eylemdeydi. Dalyan Meydanı'nda toplanan Birleşik Haziran Herketi Fethiye, Bodrum forumları İztuzu Plajı'nın ranta açılmasına tepki gösterdi.”
           “Bugün Fethiye’de 35, ülke genelinde yaklaşık 2 bin 200 HES projesi var.  “Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik” gereğince, işletmeler kendi gereksinimleri için, basit bir işlemle istedikleri yere HES kurabilecek, kullanamadıkları elektriği satabilecekler. Dolayısıyla ülkemizde şirketlerin eline geçmemiş en küçük bir akarsu dahi kalmayacağı gibi, bu tür küçük HES’lerin sağladığı enerji sayesinde doğanın en uzak köşeleri bile işletmelerin kullanımına açılacak. Sonuçta HES çerçevesinde yapılan düzenlemelerle, ülkemiz doğasının her köşesi tahrip olacak.” Halkımız direniyor. Muğla’mızda Yuvarlakçay köylüleri direnerek kazandılar..
      “Yuvarlakçay’da HES gerginliği 3 Aralık 2009’da başladı. Santral için Topgözü mevkiinde bir gece içinde devrildi ağaçlar. Beyobası ve Pınarköy halkı santral yapımına karşı hukuki yollara başvurdu. ‘Suç delili’ olarak belirledikleri kütüklerin çevresinde çoluk çocuk nöbet tutmaya başladı. Yuvarlakçay’ı Koruma Platformu kuruldu. Çadırlarda bekledi halk. Siyasetçisinden, sanatçısına ziyaretçileri hiç eksilmedi halkın. Bölge Orman İşletmesi’ne, Özel Çevre Kurumu’na ve HES konusunda izin veren tüm kurumlara 11 idari dava açıldı. Mücadeleye başlayan insanların en büyük iddiası da projede yer alan ‘doğal yaşamın devamı dereye ve tarımsal sulama için kanala bırakılacak suyun yeterli olmaması’ idi. Açılan davalara sonuç gelmeye başladı. İki davada yürütmenin durdurulmasına karar verildi. Akfen Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, ‘Anadolu usulü çevre direnişi budur’ başlıklı haber için yaptığı açıklamada ‘İstemiyorlarsa proje yapılmaz’ dedi, projeden vazgeçtiklerini resmen açıkladı.(1)”Darısı diğer projelerin başına…
           Dünyanın en güzel manzarası için yürüdük. Soğuksu’dan Ölüdeniz’e kıyıya paralel denizle, Nikolas Adası ve diğer koylarla yürüdük.Kekik kokuları, sakız çiçekleri, erken açan laleler, koca keçiboynuzu ağaçları, yılkı atları ile yürüdük. Öğle yemeği molamız her zamanki alanımızda, Ölüdenize açılan tepemizde. Marmaris’ten bir grup da gelmiş yürüyor. Doğaseverler keyifle selamlaşıyor. Şimdi Ölüdeniz lagunun tepesindeyiz. Önümüz yemyeşil ağaçlarla zümrüt rengi göl . Kumburnu ak kumları ile Akdeniz turkuazına yol veriyor. Belcekız kumsalı uzanıyor kıyının danteli. Deniz mavi, deniz engin, deniz sonsuz…  Dalgalarla kımıl kımıl, yürüyor, kıyıya uzanıyoruz. Denizin sesi daha da büyülüyor, tüm yorgunluğumuzu alıyor.
          Köylerimiz, koylarımız, sularımız hepimizin… Bizim olarak kalsın dileriz… Atiye KAÇAR
(1)Radikal ve Fethiye Gazetesi haberlerinden yararlanılmıştır.