KOYLARIMIZ
KÖYLERİMİZ BİZİM OLMALI
Kayaköy-
Soğuksu- Ölüdeniz Yürüyüşü( 9 km)- 4 Ocak 2015
2015’in ilk pazarı, yollarda;
yürümek, dünyanın en güzel manzarasını seyretmek, köylerimizi- koylarımızı
sindire sindire dolaşmak için yollardayız. Fethiye Dağcılık yürüyüşçüleri
toplanıyor, üç servisle çıkıyor Debboy’u. Fethiye uzanırken denizi ve ovayı
dolduran yapılarıyla gecenin yağmuru ve sabahın pırıl pırıl güneşinin
ışıltısını içen çam ormanına dalıyoruz. Betondan uzaklaşmanın sevinci yürekleri
serinletiyor.
Kayaköy ovaya yayılan evleri, yamaçlara
yeyılan büyülü yapıları ile önümüzde, uykuda. Kuyubaşı’na geliyoruz.
Çınarımızda baykuşumuzla söyleşiyoruz. Kışın sessizliği ile yalnızlaşmış
köyümüz. Gökyüzümüz masmavi, bulutlar ince ince
serpilmiş , yağmur yok bu gün. Sabah çayımızı kahvemizde içiyoruz, Rum
evleri arasından Soğuksu’ya ineceğiz.
Aşağı Kiliseden çıkyoruz büyülü
kayaköy evleri arasına. Evler masallardan çıkmış. Duvar dipleri yeşillikler,
yeşiller içinde çiçekler, kekikler dolu. Lalenin en güzeli burada, papatyanın
en güleni, kekiğin en kokanı burada. Yollar yüzyıllar öncesinde döşenmiş
taşlarla. Daha çok korkuyorum
şimdi:Bu yolların büyüsü bozulacak, evlerin gizemi dağılacak, güzelim endemik
bitkilerin nesli yok olacak, beton dolacak her yer. On birinci yüzyılda kurulmuş, yaklaşık 25.000 kişinin yaşadığı
köy, yirminci yüzyılın başına kadar varlığını sürdürmüş, şimdi yok olacak.
Bizim olmayacak. Evler arasından böyle dolaşamayacağız.
Bugün İztuzu Plajı da ayakta.
Satılıyor koylarımız, köylerimiz. Sularımız HES’lerle ; koylarımız, köylerimiz turizme açılarak
elimizden alınıyor. Doğal yaşam alanlarımız daralıyor. Kayaköy’ümüz de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 49
yıllığına kiralanmak üzere ihaleye açıldı. Restore edilerek otele
dönüştürülecek.
“Kayaköy’ün, yüzde 30’luk
kısmının restore edilip 300 yataklı otele dönüştürülmesine karşı çıkanlar, ’Kayaköy Savunması’ adlı grup kurdu. Gönüllü
avukatlar yürütmenin durdurulması için harekete geçti, dava dilekçesini Muğla
İdare Mahkemesi’ne sunuldu. Kayaköy’ün turizme açılarak, tarihi dokusunun
bozulacağını öne süren grup dava dilekçesinde, projenin iptalini istedi. Muğla
İdare Mahkemesi’ne verilen dilekçede :"Tescil edilerek koruma altına
alınmış bu yapıların, tüm tescil nedenleri hiçe sayılarak kamusal bir alan
olmaktan çıkarılıp otel odasına dönüştürülmesi koruma ilkelerine aykırı olduğundan,
hukuka aykırılığı da sabittir. Proje, Kayaköy’ün bütünlüğünü bozacak ve koruma
dengesini ortadan kaldıracaktır. Kayaköy tarihi ve mimari özelliklerinden ötürü
’Kentsel ve 3’üncü Derece Arkeolojik Sit Alanı’ statüsünde. Köyde bulunan 700
adet Rum yapısı tescilli. Ayrıca ’Fethiye- Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi’
sınırları içerisinde. İhaleye açılan parsellerden bir tanesi de orman alanı
olarak görünüyor. Yasalara göre orman alanları turizm işletmesi için tahsis
edilemez." Direnelim, Kayaköy Kayaköy olarak kalsın.
Karaot’ta da direniyoruz. “Yat Çekek ve İmalat Yeri'nin, Yanıklar Mahallesi'ndeki Özel
Çevre Koruma Alanı niteliğindeki Karaot Plajı'na taşınmasına karşı çıkan
mahalleli ve çevreciler, bölgeye ilişkin alınan Çevresel Etki Değerlendirmesi
(ÇED) raporunun iptali için 2014 yılı Mart ayında Muğla 1'inci İdare
Mahkemesi'ne dava açtı. Mahkeme heyeti 3 Ocak’ta keşif için Karaot Plajı'na geldi. Mahkeme heyetinin geleceğini haber
alan mahalle sakinleri ve çevreciler plajda toplandı. Vatandaşlar heyetin
gelmesini beklerken jandarma bölgede güvenlik önlemi aldı. Muğla İdare
Mahkemesi Hakimi ilk olarak davalı ve davacı avukatlarından konuya ilişkin
görüş aldı. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ile Akdeniz Üniversitesi'nden gelen
bilim heyeti projenin uygulanacağı alanda inceleme yaptı. Mahalle sakinleri ve
çevrecilerin avukatı Bora Sarıca ise davanın gönüllülük üzerine yürüyen
kolektif bir çalışma sonucu açıldığını aktardı. ÇED raporunun iptalini talep
ettiklerini anlatan Sarıca, Karaot Plajı'nın hem deniz kaplumbağalarının üreme
alanı hem de halkın ücretsiz kullanabileceği bir plaj olduğunu vurguldı. Sarıca
, şöyle dedi: “ Buradaki yapılaşmanın tarıma, deniz kaplumbağalarına, balık
popülasyonuna ve çevredeki yeşil örtüye zarar vereceğini düşünüyoruz. Yat
yapılıp satılacak ama buranın doğası kaybolursa geri getirilmesi mümkün
olmayacak. Bu nedenle bir yanlışı düzeltmek için yola çıktık. Gerekirse dava
süreçlerini devam ettireceğiz. Umarım ilk davamızda olumlu sonuç
alacağız."
“ Dünyaca ünlü İztuzu Plajı'nın hukusuzca
ranta açılmasına karşı yürütülen direniş de devam ediyor. İngiliz ortaklı
DALÇEV şirketinin hukuki süreç bile henüz sonlanmamışken plaja iş makineleriyle
girmeye çalışmasının ardından bölge halkı 28 Aralık’tan beri nöbette.
Direnişteki bölge halkıyla dayanışmak için Birleşik Haziran Hareketi üyeleri de
bugün eylemdeydi. Dalyan Meydanı'nda toplanan Birleşik Haziran Herketi
Fethiye, Bodrum forumları İztuzu Plajı'nın ranta açılmasına tepki gösterdi.”
“Bugün Fethiye’de 35, ülke
genelinde yaklaşık 2 bin 200 HES projesi var. “Elektrik
Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik” gereğince, işletmeler kendi
gereksinimleri için, basit bir işlemle istedikleri yere HES kurabilecek,
kullanamadıkları elektriği satabilecekler. Dolayısıyla ülkemizde şirketlerin
eline geçmemiş en küçük bir akarsu dahi kalmayacağı gibi, bu tür küçük HES’lerin
sağladığı enerji sayesinde doğanın en uzak köşeleri bile işletmelerin
kullanımına açılacak. Sonuçta HES çerçevesinde yapılan düzenlemelerle, ülkemiz
doğasının her köşesi tahrip olacak.” Halkımız direniyor. Muğla’mızda
Yuvarlakçay köylüleri direnerek kazandılar..
“Yuvarlakçay’da HES gerginliği 3 Aralık
2009’da başladı. Santral için Topgözü mevkiinde bir gece içinde devrildi
ağaçlar. Beyobası ve Pınarköy halkı santral yapımına karşı hukuki yollara
başvurdu. ‘Suç delili’ olarak belirledikleri kütüklerin çevresinde çoluk çocuk
nöbet tutmaya başladı. Yuvarlakçay’ı Koruma Platformu kuruldu. Çadırlarda bekledi halk. Siyasetçisinden,
sanatçısına ziyaretçileri hiç eksilmedi halkın. Bölge Orman İşletmesi’ne, Özel
Çevre Kurumu’na ve HES konusunda izin veren tüm kurumlara 11 idari dava açıldı.
Mücadeleye başlayan insanların en büyük iddiası da projede yer alan ‘doğal
yaşamın devamı dereye ve tarımsal sulama için kanala bırakılacak suyun yeterli
olmaması’ idi. Açılan davalara sonuç gelmeye başladı. İki davada yürütmenin
durdurulmasına karar verildi. Akfen Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, ‘Anadolu
usulü çevre direnişi budur’ başlıklı haber için yaptığı açıklamada
‘İstemiyorlarsa proje yapılmaz’ dedi, projeden vazgeçtiklerini resmen açıkladı.(1)”Darısı diğer projelerin başına…
Dünyanın en güzel manzarası için yürüdük. Soğuksu’dan Ölüdeniz’e kıyıya
paralel denizle, Nikolas Adası ve diğer koylarla yürüdük.Kekik kokuları, sakız
çiçekleri, erken açan laleler, koca keçiboynuzu ağaçları, yılkı atları ile
yürüdük. Öğle yemeği molamız her zamanki alanımızda, Ölüdenize açılan
tepemizde. Marmaris’ten bir grup da gelmiş yürüyor. Doğaseverler keyifle
selamlaşıyor. Şimdi Ölüdeniz lagunun tepesindeyiz. Önümüz yemyeşil ağaçlarla
zümrüt rengi göl . Kumburnu ak kumları ile Akdeniz turkuazına yol veriyor.
Belcekız kumsalı uzanıyor kıyının danteli. Deniz mavi, deniz engin, deniz
sonsuz… Dalgalarla kımıl kımıl, yürüyor,
kıyıya uzanıyoruz. Denizin sesi daha da büyülüyor, tüm yorgunluğumuzu alıyor.
Köylerimiz, koylarımız, sularımız hepimizin… Bizim olarak kalsın
dileriz… Atiye KAÇAR
(1)Radikal ve Fethiye Gazetesi haberlerinden
yararlanılmıştır.